final sahnesiyle yıllara damgasını vurmuş, sevdaya bambaşka bir bakış açısı getirmiş türk filmi..
izlenildiği yaşa göre filmin son sahnesindeki değerlendirmeler değişir. şöyle ki:
18 yaşında, aşkın en çok aşk gibi hissedildiği yaşlarda film izlenildiğinde; son sahnede türkan sultan'ın yaşlı ve çirkin olan adamı seçmesi ergen bünyeyi kızdırır. kadın aşktan vazgeçmiştir. bünye içlenir, boğazı düğümlenir, kendisinin kesinlikle aşkı seçeceğinden emindir.
20 li yaşların ortalarında izlenildiğinde bünyede hafiften femizm rüzgarları esmeye başlamıştır. türkan sultan'ın seçimi mantıklı bulunur, kadir için: "iyi oldu ibneye" denir, boğazda hafif bir yumrukla, ama sonuçtan memnun olarak ekran başından kalkılır.
30 lu yaşlara girildiğinde ise bakış açısı tamamen değişmiştir: türkan'ın seçimi yanlıştır. zira hangi adamı seçerse seçsin sonunda mutlu olamayacaktır. ya ikisini de bırakıp yeni bir sevgili bulması ya da ikisinden biri seçilecekse "ulan illa kahır çekeceksem bari yakışıklı olanınkini çekeyim"; diye düşünüp kadir inanır'ı seçmesi gerektiği savunulur. finalden memnun olmayan bünye zaten artık filmi izlemek için yeterince duygusal olamadığının da farkına varmıştır.
edit: yazar 40 yaşına geldiğinde gerekli editi yapıp, yazıyı devam ettirerek hislerini burda paylaşmayı düşünüyordur.
başrollerini kadir inanır ve turkan şoray'ın paylaştıkları, film müziklerini cahit berkay'ın yaptığı defalerca izlenip bıkılmayacak ve her seyirin sonunda kalplerin üstüne ağır bir taş oturtan bir türk filmi.
türkan şorayın neden mükemmel bir oyuncu olduğunun kanıtı filmdir, hiç konuşmadan yaşadığı onca duyguyu sadece bakışları ile anlattığı sahneler efsanedir.
mutluluk bu muydu? mutluluk neydi ben bilmezdim. o vardı bir zamanlar, onu sevmiştim... sevgi o muydu? sevgi neydi? coşkun akan dere, sonbahar rüzgarıyla ürperen yapraklar, cama vurup dağılan yağmur damlaları, bir yürek çarpıntısı... sonunda coşkun dere durulur, yapraklar kurur dökülür, yağmur diner güneş açardı.. sevgi neydi? sevgi sahip çıkan dost insan eli, insan emeğiydi. sevgi iyilikti, sevgi emekti...
bana kalırsa, çoğu kimsenin düşündüğü gibi film "mutsuz" bitmemiştir ve cemşit filmdeki en temiz, en iyi insan olarak sonunda mutlu olmuştur. bunu cemşit 'in, ilyas onların evindeyken aslında samet 'in babası olduğunu öğrendikten sonra, "yine de eve alırdım, yaralıydı" düşüncesiyle de anlayabiliyoruz. burada tek kötü taraf samet 'in babasını cemşit sanmasıdır bence. bunun dışında şahsen benim içim rahat *
türkan şoray'ın; dönemindeki erkeklerin gönlünde kurduğu tahta, attığı perçindir.
sevginin tanımının, tarifinin yüksek sesle yapılmaya çalışılmasına ilk kez tanık olduğum türk filmi.
insanın sevgi ile aşk arasında seçim yapmaya çabaladığı an'ı, çok güzel yansıtan film.
pek çoğumuz, türkan şoray'ın oğlunun yaptığı seçimi onaylayıp, hakedenin kazandığını düşünmenin mutluluğu ile sinemadan çıkarken, içimizde yarım kalmış aşkın boşluğunu da taşıdık.
doğruydu, emek veren, hakeden kazandı.
ama aşkın haketmeyle hiç bir ilgisi olmadığını unuttuk, insanlar her zaman ve sadece hakedene mi aşık olurlar?
ya da hakettiği için mi aşık olurlar?
o film, yüreğimizden çok vicdanımıza seslendi.
bambaşka bir finali de olabilirdi..., ama oğul vardı, olamadı....