Namazdan çıkmak için son oturuşta yüzün sağa ve sola çevrilerek belirli kelimelerin söylenmesi selâm ve teslîm olarak adlandırılmış, birincisine “es-selâmü’l-evvel” (et-teslîmetü’l-ûlâ), ikincisine “es-selâmü’s-sânî” (et-teslîmetü’s-sâniye), ikisine birden “et-teslîmetân” denilmiştir.
Hz. Peygamber’in namazın sona erdirilmesiyle ilgili söz ve uygulamalarını göz önüne alan fakihler, namazın sonunda selâm vermenin gerekliliği üzerinde fikir birliği etmekle beraber Resûlullah’ın bu konuda farklı yorumlara imkân verecek açıklama ve uygulamaları da bulunduğundan selâmın hükmü ve şekli hakkında değişik görüşler ortaya konmuştur. Namazın sonunda iki tarafa selâm verilerek namazdan çıkılması Hanefîler’e göre vâcip, Hanbelîler’e göre farzdır. Mâlikî ve Şâfiî mezhebinde farz olan birinci selâmdır; ikinci selâmı Şâfiîler sünnet olarak niteler; Mâlikî mezhebinde imama uyan kişinin namazdan çıkmak, imamın selâmını almak ve solundaki cemaati selâmlamak amacıyla üç defa selâm vermesi sünnet olmakla birlikte mezhepteki meşhur görüşe göre imam ve tek başına kılan için ikinci selâm sünnet değildir. Ebû Hanîfe’ye göre kişinin namazdan kendi isteğiyle yaptığı bir fiille çıkmasının rükün olduğu dikkate alındığında ilk selâmı farz olarak niteleyen üç mezhep imamının bu noktada onunla birleştiği görülür.