Mısır ve Suriye sultanı, Eyyubi hanedanının kurucusu olan lider.
imadeddin Zengi'nin, babası Necmeddin Eyyub'u vali olarak atadığı Baalbek ve Şam'da büyüyen Selahaddin, ayrıcalıklı bir çocukluk geçirmedi. iyi bir tahsil aldı. Askeri eğitimden ziyade dini derslere meraklıydı. Sanatla ve ilimle uğraşırdı. Selahaddinin biyografisini yazan al-Wahrani Onun Öklid Geometrisi, Astronomi, Matematik ve Aritmatik konularında uzman olduğunu belirtir.
Mantık, felsefe, sosyoloji, fıkıh ve tarih öğrendi, Şam'daki Dar'ul-Hadis'den (Hadis Üniversitesi) mezun oldu. Yirmi altı yaşındayken amcası tarafından eğitilmek üzere kendi hizmetine alındı. Mısır'ın güçlü aşiretlerinden Banu Ruzzaiklerin ele geçirilmesinde Fatımi halifesinin yanında savaştı. Daha sonra Haçlı ordusunun elinde bulunan Mısır'daki Bilbeis şehrinin ele geçirilmesinde görev aldı. Bilbeis'in ele geçirilmesinden sonra karşılaştıkları Haçlı ordusuna karşı amcasının ordusunun sol kanadını oluşturan Kürt süvari birlikleri ile elde ettiği başarılar sayesinde kendini gösterdi. haçlı kumandanı "Kayseryalı Hugh" (Hugh of Caesarea) Selahhaddin'in birliğine saldırdığı esnada esir düştü. Şavaşın sonunda Selahaddin ve amcası Şirkuh iskenderiye'ye geçtiler. Burada kendilerine halife tarafından para, asker ve bir kale verildi. Kaleye saldıran Mısır haçlıları Şirkuh'un birliklerini dağıtmayı başardılar fakat Selahaddin'in birlikleri kalenin düşmesine engel oldu. I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Kudüs Krallığı gözünü Mısır'a dikmişti. Mısır'ın iç siyaseti karışıklıklar içindeydi. Mısır veziri Şavar bir saray darbesi sonucu vezirlikten olunca gizlice Şam'a Nureddin Mahmud Zengi'nin yanına gitti ve O'ndan yardım istedi (1164). Nureddin Mahmud bu olayı fırsat bilerek islam dünyasındaki iki başlılık problemini halledebileceğini ve müslümanları tekrar haçlılara karşı birleştirebileceğini de hesaba katarak Şavar'a olumlu yanıt vermiştir.
Selahaddin'in askeri hayatı bu noktada, amcası Esedüddin Şirkuhun hizmetine girmesiyle başladı. Mısır'a gönderilecek orduya Nureddin Mahmud komutan olarak Şirkuh'u atadı. Şirkuh Nureddin Zengi'nin emriyle, ilki 1164 yılında olmak üzere Mısıra üç sefer düzenledi. Selahaddin bu seferlere Nuredddin Zengi'nin emriyle katılmıştır. Önceleri Selahaddin bir ilim adamı olmak istiyordu, yönetici olmak gibi bir niyeti yoktu. Nureddin Mahmud, Selahaddin'in bütün karşı çıkmalarına rağmen askeri sahada Selahaddin'den faydalanmak istemişti.
Fatımiler hilafetini devam ettirmek adına Haçlılarla işbirliğine gitti. Ordu Mısır'a ulaşıp Şavar tekrar Fatımi Halifesi tarafından Mısır veziri ilan edilince verdiği sözlere uymadı ve ihanet etti. Şirkuh hem Kudüs kralı I. Amalrik ile hem de Mısırın Fatımi halifesinin veziri Şavar ile mücadele etmek zorunda kaldı. Şavar yaptığı ihanetin cezasını öldürülerek buldu. Fakat Şirkuh da iki ay sonra öldü. Selahaddin, amcası Şirkuh'un ölümünden sonra, henüz 31 yaşındayken Mısır'daki Suriye birliklerinin komutanlığına, melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı. (1169). 1171de Mısırda Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü ve Bağdat'taki Abbasi halifeliğine bağlılığını ilan eden Salaheddin Eyyubi böylece Mısırın tek yöneticisi durumuna geldi. Böylece islam dünyasındaki iki başlılık son bulmuş ve biri Bağdat'ta, biri de Mısır'da olmak üzere mevcut olan iki halifeli yapı değiştirilmiş oldu. Artık islam dünyasında tek bir halife vardı. Bu olay müslümanların haçlılara karşı birleşmesinde tarihi dönemeçlerden birisi olmuştur.
Selahaddin, Nureddin Mahmud Zengiye hayatı boyunca bağlı kaldı. fakat Nureddin'in 1174 yılında vefat etmesiyle durum değişti. Selahaddin, Nureddin'in dul eşi ismedüddin Hatun ile evlendi. Fakat Nureddin'in yerine geçen oğlu ismail, Selahaddin'i tanımadı ve işbirliğine yanaşmadı. Mısırdaki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Salaheddin, Nureddinin çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriyeye hareket etti. Ama çok geçmeden bu talebinden vazgeçti.
1177 yılındaki Montgisard Muharebesinde Kudüs kralı IV. Baodouin'e yenildi. 1186ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısırdaki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti ve islam birliğini tekrar kurdu. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, ama kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede güçlük çeken Müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmelerini sağladı.
Selahaddin, yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Bu arada Kudüs Kralı ölmüş yerine Lüzinyanlı Guy geçmişti.
Selahaddin, Kudüs kralını ve ordusunu Kuzey Filistinde Tiberya yakınlarında Hıttin'e kadar getirmeyi başardı. Hıttin kuyularıyla ünlü bir yerdi. Selahaddin çok önceden kuyuları tutmuştu, böylece haçlılara bir damla su bırakmadı.
Kudüs ordusu günlerce süren yürüyüşten sonra 4 Temmuz 1187de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir bir halde Selahaddin ile karşılaştı, islam ordusu çoktan kuyuları tutmuş ve hiçbirini bırakmak gibi bir niyeti de yoktu. Bu noktadan sonra geri dönemediler ve Selahaddin'in karşısına çıkmak zorunda kaldılar. Hıttin Savaşı'nda Seladdin, Haçlı ordusunu yenmeyi başardı.
Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığının neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Gaman, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü.
Selahaddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüsü 2 Ekim 1187de teslim alarak indirdi.
Selahaddinin başarısına düşen tek gölge Surun ele geçirilmemesiydi. 1189da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Surda toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı.
Kudüsün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.
III. Haçlı Seferi uzun ve tüketici oldu. I. Richard ("Aslan Yürekli" Richard) hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdenizde ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti.
Selahaddin başkent Şama çekildi. 1193 yılında öldü. Ölümünün ardından akrabaları imparatorluğu paylaştılar.
11 Aralık 1917 tarihinde Kudüs'e giren ingiliz Orduları Komutanı Orgeneral Edmund Henry Hynman Allenby Selahaddin Eyyubi'nin mezarına vurarak; 'Kalk Selahaddin biz yine geldik' şeklinde bir konuşma yapmıştır.
kardeşlerinin ismi turan şah ve tuğtekin olan türk hükümdarıdır.
işte size tarihi belge
--------------------------
Selahaddin Eyyubi ile birlikte birçok savaşa da katılan Üsame ibn Münkız Kitab El-itibar'ın 201. sayfasında diyor ki:
"Bu arada, Selahaddin, bıradaki kritik durumumuzu bildirmek üzere Atabek'e bir atlı gönderdi. Sonra, hızla bize boğru ilerleyen on kadar atlı gördük. Arkalarındaki ordu da sürekli haraket halindeydi. Geldiklerinde, Atabek'in komutasındaki öncüler olduğunu anladık. Ordu da arkalarından gelecekti. Atabek, 'Ey Musa, mahvolmak için mi otuz atlıyla Şam kapısına kadar geldin! ne acelen vardı!' diye Selahaddin'i eleştirdi. Karşılıklı atıştılar. ikiside Türkçe konuşuyordu. Bu yüzden söylediklerini anlayamadım."
Farsçanın siyaset, Arapçanın bilim, eğitim ve din alanında tartışılmaz bir üstünlük kurduğu ve Türk dilini öğreten bir tek kurumun dahi bulunmadığı böyle bir devirde Selahaddin Eyyubi'nin Türkçe konuşması, onun öz be öz Türk olduğunu gösteren en büyük delildir.
--spoiler-- Voltaire Salaheddin'in ölümü üzerine şöyle yazmıştı: "Vasiyetinde zekâtın fakirler arasında Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan olmaları gözetilmeden eşit olarak dağıtılmasını istediği söyleniyor. Bu kararı ile bütün insanların kardeş olduğunu ve onlara yardım etmek için neye inandıklarına değil, hangi sıkıntıları çektiklerini sormak gerektiğini anlatmak istemiştir. Bizim Hıristiyan prenslerin pek azı böyle bir büyüklüğe sahip olmuştur ve Avrupa'da hiç kıtlığı çekilmeyen tarih yazarlarından pek azı ona hakkını vermiştir."
--spoiler--
işin güzel yanı ise yeni yeni oluşturulan kürt tarihinin asıl kahramanı olarak yerleştirilmeye çalışılmasıdır. yahu tamam adam kürt asıllı olabilir ama kürt kültürüne en ufak bir katkısı yoktur. kürtler için savaşmamış bir kürt devleti kurmamıştır. aksine asimile olmuş önce türkleşmiş sonra ise araplaşmıştır.
bugün türkçe konuşanı bile asimile olmuş sayan kürtçü kardeşlerimizin(!) bu adamı kürt tarihinin ikonu olarak seçmek istemesi bana göre en hafif tabirle komedidir. neyse ki alışığız bu tür komedilere.
peşin edit: faşist değilim. sözlükteki ergen milliyetçileri de bir hafta siksem doymam.
Kudüsun fethini gerceklestirmis buyuk eyyubu komutani. Islam alemi duşme yasarken yukselise gecirmis yonetici. Hayatini anlatacak tek kelime sanirim cihat olurdu.
Haçlı birliklerine karşı amansızca mucadele veren hükümdardır. 500 bin haçlı ordusuna karşı neredeyse onun yarısına bile yetişemeyen ordusuyla birlikte haçlılara kudusu zulüm etmiştir. Ağır bir yenilgiye uğratmıştır onları. Sadece 50 bin haçlı birliği ülkelerine donebilmislerdir Selahattin Eyyubi nin bu duruma söylediği söz çok manidardır. Şöyleki;
"Ben haçlı birliklerini gordugumde çok kalabaliklardi ama bilmedikleri bir şey vardı savaş taktiği. Ordunun yarısı çocuktu ve bizim onlara yapacak bir şeyimiz kalmadı. Öldürmek zorunda kaldık. Son olarak pes ettiklerinde evlerine yolladık onları. Ben diğer sultanlara benzemem ben selahattinim Selahattin..."
Kadim kürt halkının atalarındandır. Gerçek ismi yusuftur. Mısır ve Suriyede bir imparatorluk kurmuştur. Mısır halkı selahattin Eyyûbîye olan sevgisinden dolayı kürtlere sempati duyarlar.
Yemen'de yaşayan al-azd kabilesine bağlı revadi aşiretine bağlı bir araptır Abbasi döneminde ırak ve iran'da Kürtçe öğrenmiş olan aşiret sonradan zengiler sayesinde Türkçe de öğrenmiştir
Yani araptır idris-i Bitlis piçi neyinize yetmiyor kekeler.
Cüzzam hastası olan Kral 4. Boldwin'e, boldwin henüz 16 yaşındayken savaş kaybetmiştir. Ama bu iki kral arasında her zaman dostluk sürmüştür. Biz türklere karşı, en mert, en has düşmanlardan biri olmuştur 4. Boldwin. Cennetin krallığı filmini izlemeyenlere önerilir.
hıttin savaşı'nın zorlu anlarında bayağı strese girdiği ve galibiyet olasılığı nihayet ön plana çıkınca şükür secdesi yaptığı dönemin tarihçilerince nakledilmektedir.