seksenli yılların güzel olmasının sebepleri

    4.
  1. paylaşılanlar, dokunulanlar, görülenler, yaşananlar, ağlananlar, gülünenler, övgüler, sövgüler insana dair her şeyin sanal değil gerçek olması.
    elle mektup yazmak,
    yılbaşı ve bayramlarda özenle tebrik kartı seçmek,
    fotoğrafını görebilmek için 36'lık pozun bitmesini beklemek,
    vb, vb, vb...

    görünen o ki, bunların hepsini kapsayan şey sabırmış...

    şimdilerde ne beklemeye, ne özlemeye, ne sevmeye sabrın kalmaması mutsuzluk getirmekte.
    6 ...
  2. 2.
  3. her şeyin daha da samimi olmasından dolayıdır belki de.
    6 ...
  4. 8.
  5. kredi karti denen saatli bomba henuz yoktu

    diziler ve icerigi olan hainlikler insanlari etki altina alamiyordu

    cep telefonu yoktu

    ekmek kizartilan sobalar vardi. kendini bile isitmayan kombiler yoktu

    teror yoktu

    ozel universiteler yoktu

    fakir zenginden habersizdi

    magazin diye birsey yoktu
    5 ...
  6. 12.
  7. herşey o kadar az, hatta o kadar yoktu ki, dolayısıyla var olanların tabii ki değeri biliniyordu. güzeldi çünkü; küçüktük ve dünya bizlere hem çok büyük hem de yaşam çok uzun geliyordu. güzeldi çünkü; küslüklerimizin sebebi ya topumuzun patlatılması, ya mahalle maçında oynatılmamak, ya evcilik oyununa alınmamaktı. güzeldi çünkü; kıskançlıklarımız bile temizdi, gammazlığın ne olduğundan bihaber gammazlardık arkadaşlarımızı annelerimize, annelerine. "anne biliyor musun ahmet bugün altına çişini yaptı" gibi. güzeldi çünkü; yaptığımız en çirkin şeyler, arkadaşımızın saçını çekmek, tekmek atmak, oyuna almamak, birilerinin ziline basıp kaçmaktan ibaretti. güzeldi çünkü; ağladığımız şeyler; dizimizin kanaması, sokakta daha fazla kalmak için işitilen azardı...güzeldi çünkü; tüm sevdiklerimiz yanımızdaydı ve biz büyüdükçe hepsi teker teker gitmeye başladılar.güzeldi çünkü; küçüktük ve dünya bizlere hem çok büyük hem de yaşam çok uzun geliyordu...
    4 ...
  8. 9.
  9. iletişimin bu kadar hızlı olmaması, arası ilişkinin sağlam temellere dayanmasına neden oluyordu. sevgili bir kızgınlık anında ayrılalım dese bir haftada mektup zor ulaşıyordu haliyle siniri yatışıyordu e tabi ilişkiler uzun ömürlü oluyordu. ne diyorum ben yahu?
    tanım: o dönemde yaşayamamak seksenli yıllara güzellik katan sebeplerdendir.
    3 ...
  10. 9.
  11. insanların bu kadar çakal, çıkarcı, bencil, maddiyatçı olmaması, teknolojinin insanları henüz birbirlerinden ayırmamış olması, tüketim çılgınlığının ve doyumsuzluğun henüz boy vememiş oluşu.
    3 ...
  12. 10.
  13. kapitalizmin şimdiki gibi iliğimize kadar işlememiş olmasındandır.

    tüketim çağı tüketti insanlığı. oysa o yıllarda yok, utanılacak birşey değildi helalinden kazanılıyorsa. kul hakkı diye birşey vardı başkasının hakkını yemeye, göz hakkıdiye birşey vardı balkonda mangal yapıp yemeye engel. başkalarını düşünme vardı kendi gibi.

    insan o zaman da insandı da şimdiki kadar onursuz değil, henüz hırsına bu denli yenik değildi.
    tüp yoktu ama ne zaman karaoğlan gelse her şeyde yokluk vardı. pazar sabahları tatlı uykundan uyandırılıp tee ebesinin nikahındaki fırına evin küçüğü ekmek almaya gönderilirdi, dönüşte ucundan epeyce yenmiş. sipariş bu değildi tabi ama o miss gibi taze ekmek kokusuna dayanmak imkansızdı.

    altı kül tabanlı kek kalıpları vardı o zor bulunan tüpün ocağında pişen. komşuluklar vardı çay, kahve, meyve ikram edilen hele mevsimlerden kış ise mısır patlağı getiren ev sahibi en sevilendi misafirlikten hazetmeyen evin sarı kedisi için.

    içindeki isyanı simgeleyen o abilerin giydiği parkalar vardı hemen her gazete küpurunda ya ölmüş ya elinde kelepçeyle resmini gördüğü asilerin. isyanı tanımaktı seksenler okula gittiğin bir sabah sınıfının sarı duvarında kırmızı yağlıboyayla kocaman yazılmış "mahir çayanlar ölmez" yazısıyla karşılaştığın. sorduğunda o kim diye, düzene baş kaldıran anarşist olduğunu öğrendiğin ve çocuk aklınla anarşik diye çevrendekilerin ve düzen sahiplerinin dışladığı tarafa yöneldiğin.

    zira o zaman anlar küçük asi, düzeni eleştirdiğinde rahatsız olanın kendini rahatından edeceği kellesinden etmeye göze alacak kadar düzeneğin içindekileri üslubunca düzdüğünü.

    aşkla ilk tanışmasında yüzü kızarıp her gördüğünde kaçanların yıllarıdır. el ele tutuşulmayan ama kendi kendine tutuşup yanılan. aşkın değeri hediyenin pahasıyla ölçülecek kadar aşkları henüz zehirlememişti kapitalizm.
    seksenli yıllar tıpkı dededen kalma antika bir madalyon gibi güzeldir. bir tarafında inandığı değerler uğruna ölmeyi göze alan delikanlı adını hakeden gençler, diğer yanında menfaatler uğruna o gençlerin acımasızca susturulup şimdiki düzeneğin temelini oluşturan korku imparatorluğu. zira anlaşıldı ki insanları yönetmenin en kolay yolu korku illuzyonunu kullanmaktı.
    3 ...
  14. 5.
  15. 3.
  16. çünkü hiç bir çocuk şimdi ki kadar şımarık değildir.
    3 ...
  17. 7.
  18. doya doya yaşanamaması olabilir.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük