Çocukken çok yapardım. Sehpayı ters çevirirdim içine oturup oyun oynardım. Ulan şöyle bakıyorumda o zamanlar ne led tvler vardı ne akıllı telefonlar nede internet bırak dvd'yi daha cd bile o kadar yaygın değildi. Ama mutluyduk. Canımız sadece yere düştüğünde acırdı. Kalbimiz sadece hızlı koşunca çarpardı. Keşke zaman makinesi olsa yine o sehpayla oynadığım günlere geri gitsem ve orada kalsam keşke.
Sehpayı ters çevirince juliet'in durduğu balkon olur; bir gemi olur, siren sesleriyle dolar; küçük bir kayık olur, dalgalarla boğuşur; bir salıncak olur, tutma yerleri çiçekten; bir bahçe olur, beş çayları içilen; bir gişe olur, sinema bileti ile dondurmayı aynı anda satan... bir sehpa düzken sadece sehpadır. Ama ters çevirdiğinizde bir dünya olur.