aslında başlığım daha uzun olacaktı. hayallerim o yöndeydi fekat kısmet değilmiş. anlatmak istediğim, büyük şehirlerde başını belaya sokmadan yaşayıp gidebilmenin güçlüğü. bir misal üzerinden gidelim efendim:
kahramanımız (adı metin olsun mesela. neden metin derseniz, neden olmasın derim. why, why not hesabı...) sabah kalkıp işine gitmek üzere, dokuzuncu kattaki evinden çıkıyor. fekat ipnenin biri asansörün afedersiniz anasını bellediği için, sabah sabah 9 kat merdiven iniyor. sinir kat sayısı hiç yoktan 5'e yükseliyor (neden 5 diye sorma, yukarıdaki parantezin aynısını yazarım).
metin abi 32 yaşında, evli (ahmet çakar moduna pis girerim), çocuk bekliyor inşallah. dolmuş durağı (otobüs de olabilir) ana baba günü. ufukta görünen her dolmuşa en az 12 kişi hamle yapıyor. sıra yok tabii. sinir kat sayısı 6. 15 dakka bekledikten sonra, boş denebilecek bi araç yaklaşıyor nihayet. fekat sıra mantığı olmadığından, cevval olan biniyor araca. metin kibar adam, kimseyi itmez kakmaz; tarzı değil. neyse, 7 sinirle biniyor araca. biniyor derken, ayakta tabi. ve sabah sabah nasıl bi sebeple sarımsak yediği hiç anlaşılamayacak olan bi herifle neredeyse dudak dudağa. sinir 8. itiş kakış, dayama yaslama, dürtme üfleme, trafik sıkışıklığı, dolmuşun git-gelleri... 10 sinirle işyerine ulaşabiliyor. fekat 17 dakika geç kalmış ve müdürü anlayışsız pezevengin teki! basıyor fırçayı!
metin abi'nin arabası olduğunu düşünelim. üst paragraftaki olaylar hiç yaşanmasın diyelim. bu kez de hepinizin bildiği, trafik çilesi, trafik magandaları filan devreye giriyor ve sinir hiç yoktan 20'ye fırlıyor!
lafı çok mu uzattım yaa? galiba... demem o ki, orospu çocukluğunu kendine ilke edinmiş yığınla insanımsıyla aynı havayı solumak zorunda metin abi. bunlar kimi zaman onu, çoğu zaman da sevdiklerini hayattan bezdiriyor. böyle olunca da, en basit bi olayda, en olmadık yerde patlayıveriyor. bu patlama bazen 'bugün git yarın gelci' bi devlet daresindeki cibilliyetsiz görevliye karşı olabiliyor, bazen kırmızı ışıkta geçen ve yayaları zerre sklemeyen bi godoşa olabiliyor, bazen yere balgam çıkaran insanımsıya, kazıkçılığı ilke edinmiş esnafa/tüccara (tüccar derken, esnafın semirmişi oluyor bu anlattığım), hamile karısını ameliyata almakta geciken doktora, yine karısının giydiği diz seviyesindeki etek yüzünden onu orspu ilan eden iki yüzlü örümcek kafalılara filan denk gelebiliyor. örnekler çoğaltılabilir, hatta sayfalarca yazılabilir. fekat biliyorsunuz az çok bu sebepleri...
allah (ya da inandığınız her neyse) hepimizi 'zırt diye belinden silahı çekebilecek kadar' cinnetli olmaktan korusun efendim.
kavga etmeden hiçbir şeyin yapılamayacağı bir dünyada yaşıyoruz artık. kendisinde devam etme gücü bulanlar yollarına devam edebilmektedir. diğerleri ise sadece seyretmekle yükümlülüler hayatı.*
insanlarımızın sorunları gittikçe artıyor.. işsizlik, kredi kartları borçları vs vs. sıkışık trafikte üzerine tuz biber ekince insanlar ayaklı bombaya dönüştürüyor. kendi içlerinde yaşadıkları sorunları oraya buraya sararak atmaya çalışıyorlar.bu sebeplerden dolayı şehirde kavga etmeden yaşamak her geçen gün katlanarak zorlaşıyor.