genel olarak sömürge ülkelerin siyasetçilerinin yaptıkları eylemdir. hemen her seçim öncesi siyasetçiler abd'ye giderler ve oradaki düşünce kuruluşlarıyla, siyasilerle görüşürler. icazeti alan kişi için ilgili sömürge ülkesindeki tüm medya gücü elhte yayın yapmaya başlar. iktidara giden yolda her türlü kolaylık hem maddi hem manevi mana da gösterilir.
yukarıda bahsi geçen demokrasi yıldızlarının yapmış olduğu eylemdir. hem de parti başkanı olmaktan başka hiçbir sıfatı olmadan direkt olarak dönemin amerikan başkanıyla görüşmüştür bu üç zat-ı muhterem. bu üç zat-ı muhteremin ortak özelliklerini söylemeye gerek olmamalı sanırım. -hmmm- evet sandım.
eskiden solun, şimdi hem radikal sağın hem de solun var diye yırtındığı hede. böyle şeye inanılması salakçadır. amerika'dan icazet alan parti iktidara geliyormuş. üstelik tek başına!
türkiye seçim kanunlarına göre oy veren halk değil mi? bu halk yıllardan beri bizzat kendisi oy vermiyor mu? ulan amerika türkiye seçmenini herhangi bir siyasi partiden iyi mi biliyor da izin verdiği parti birinci seçiliyor? yoksa halk amerikan hayranı da onun için mi veriyor? hadi diyelim amerikan hayranı, bir partinin amerika tarafından desteklendiğini nereden bilecek? olmadı amerika'dan icazet alamayan bi parti mitinglerde biz amerika'nın izniyle parti kurduk diye yalan atarsa iktidara gelmez mi? madem niye böyle yapmıyorlar bu siyasi partiler?
oy vermede usulsüzlük var, aslında seçimler şüpheli diyorsanız, en şüpheli seçim ve neticesi:
(bkz: 1946 genel seçimleri)