Ankara'da Melih Gökçek "seçimi kazanırsam, bana en çok oy veren ilçeden hizmete başlayacağım" diyerek, resmen oy vermeyecek ya da kendisine az oy verecek seçmen bölgelerini tehdit ediyor.
Bu arada Mart sonu itibarıyla büyükşehirlerde tüm köyler Büyükşehir Belediyesi hizmet alanına dahil olup, mahalleye dönüşecek. Ankara'nın geniş coğrafyasında ulaşılması uzun saatler alan çok köylerini de gezmiş biriyim. Az nüfuslu köylerin Mart sonrası yaşayacağı yatırım ve hizmet sorunlarını bu açıklamaların ardından az çok tahmin eder gibiyim.
Seçim propagandaları eskiden insanları ikna etmek için güzel şeyler vaat ederek yapılırdı. Günümüzde durum kara propaganda üzerinden yürütülüyor. Eskiden -belki çok yaşlı olmasam da bu ülkenin 30-40 yıl siyasi hayatına yön vermiş isimlerin son dönemlerine yetişmiş bir birey olarak- kendini insana değer vermek zorunda hisseden, zakasıyla yetişecek siyasetçiler için örnek liderleri takip etme fırsatı bulabildik. 90'lı yıllardaki eğlenceli siyasi heyecan, bugün sıkıntılı siyasi hezeyana dönüşmüş durumda.
Durum çok vahim.
Kutuplaştırılıyoruz. Birbirimize düşmanlık beslememiz için sürekli kışkırtılıyoruz. Peki kime karşı?
"O hain, bu ahlaksız, şu anarşist, onlar paralel, bunlar terörist, bir biz ter temiz." diye haykırarak kitlesine gaz veren liderlerle imtihan ediliyoruz. Son aylarda ortaya çıkan adına operasyon denen gelişmelerle, büyük isimlerin adının geçtiği çok önemli yolsuzluk iddialarıyla karşılaştık. Ancak hiçbiri için çıkıp da samimi bir savunma duyamadık. Tek gördüğümüz hızlı atılan adımlarla acil görev yeri değişiklikleri, jet yasalarla, ortaya saçılanları önleme girişimleri, bir de "biz çok saf mışız" söylemi...
Bu kadar büyük saf'ların yönettiği bir ülkenin 10 yılda bu hale gelişinin sorumlusu da yine bu sıkıntıları sorgulamak isteyen bizler oluyoruz ki bu çok berbat bir durum.
Onca ses kayıdı var şu sıralar. Sex kasedi değil dikkatinizi çekerim ses kasedi. Bugünlerde bu kasetler de çok ahlaksız şeylermiş gibi ötekileştiriliyor. Oysa ben bu kasetlerin ortaya çıkmış olmasından çok memnunum. Bunları bilmeden bu ülkenin bir ferdi olarak bir enayi gibi yaşamaktansa yanlışları bilerek mücadele vermek çok daha önemli benim için. Bizim verdiğimiz yetkiyle ülkeyi yöneten gerçek aktörlerin normal şartlarda duyamadığımız konuşmalarıyla, görüşmeleriyle, icraatlarıyla ülkemiz nasıl demokrasiden uzaklaşmış, ne hale gelmiş algılayalım.
Bunlar gerçek mi? diye bizi idare edenleri sorgulayalım.
iş işten geçtikten sonra çok saf'mışız demek yerine, ülke uçuruma sürüklenirken en azından gerçekler için saf tutalım.