insan konuşmaya başladığından beri seçim yapmaya zorlandı hep.daha biz kendimizi bilmezken, "anneni yoksa babanı mı daha çok seviyorsun?" dediler.ardından "anneanneni mi babaanneni mi? geldi...
her ikisini de diyemedi insanoğlu.biri daha çoktur dediler.ya da hakikaten birini daha çok seviyordu ama ayıp olurdu...
sonra kız; futbolla kıyasladı sevgilisinin ona aşkını.seçim istedi.
erkek; kız muhabbetleriyle dedikodularıyla.
ben 32 yaşında bir adamın karısına:"babanı mı daha çok seviyorsun beni mi?" deyişine şahit oldum.o da seviyordu elbet kayınpederini.kıskanıyordu belki.masumca bir soruydu ama yersiz.ve o kız da babasıyla kıyasladığı için evlemedi belki 32 yaşına kadar.evet harika biri olabilirdi ama kıyaslamak yersizdi.kabullenemedi bunu insanoğlu.
gün geldi kalp; dokunmak istediği ile kendisine dokunabilen arasında seçim yapmak zorunda kaldı.
hayalleriyle ailesi arasında seçim yapmak zorunda kaldı.
insanlar birbirinden farklıyken, biyolojileri bile farklı olan kadın ve erkek nasıl aynı olabilirdi?
bazen empati kuramazsınız.seçmeye zorlamak da bir o kadar manasız.
işte bu yüzden hayatın sırrı bazen orta yolu bulmakta...
nfsu'da unique bir parça çıkınca kan ter içinde kaldığımız zorunluluk. o kadar güzel parçalar varken birini seçmek zorunda kalmak oyunu bir kaç defa bitirmeyi arzulatıyordu.