şu sıcak yaz günlerinde akıllara holiday şarkısını getiren gruptur. hiç unutmam bir scorpions tshirtüm vardı karanfilden yukarı doğru çıkar dost kitabevine girer haftada bir kitap bitirirdim. hızlı okuma tekniğim var. zaten hızlı okuma tekniği kitabını da dostta okumuştum neyse konu bu değil, o sırada kızın birisi hey bakarmısın dedi, efendim dedim bende scorpions hayranıyım da dedi. tshirtünüz çok hoşmuş dedi. sadece 2 saniye düşündüm ve çektim çıkardım tshirtü içimde beyaz atlet. al dedim senin olsun, alamam dedi ısrar ettim aldı numaralarımızı verdik aradım işim var dedi aradım işim var dedi aradım işim var dedi sonra bir daha aramadım. bu da terli bir anımdır.
efsane, en sevdiğim şarkısı send me an angel rock grubu. klibinde ki gabriel filmindeki görüntüleri ile namı değer spartaküs yani andy whitfield'dır. kişiyi uzak diyarlara götürür.
wind of change adlı parçalarını dinlerken elde bayrak savaşa koşasım gelir. ama ağır çekimde ve havada yağmur, ıslanıp dizüstü düşmüşüm ama zafer sarhoşuyum.
(bkz: lazım ben)
en iyi versiyonlarından,
yıllarca sadece still loving you ve wind of change'den ibaret bir grup sanmıştım. (bkz: tek şarkılık gruplar) ama sonrasında gördüm ki bu efsane grubun diskografisinde ne babayiğitler yatıyormuş. her şeyden önce send me an angel gibi bir şaheser var mesela, born to touch your feelings var. şarkıdaki 10 saniyelik muhteşem bir senfoni bile sizi binlerce kez dinletebilir.
klaus desen zaten ayrı bir olay, adamın sesi yıllardır ilk günkü gibi.
istanbul konserini kaçırdığım için, daha doğrusu önemsemediğim için özür dilerim senden klaus ve diğerleri.
bende 24 albümü de olan gruptur. en güzel şarkılarını yazıyorum, sly, daddy's girl, the cross, under the same sun, you are loving me to death, this is my song, yellow raven, crying days, maybe I maybe you, life is like a river, living and dying, are you the one, fly people fly, dark lady, money and fame, cold, 321, heroes don't cry, lorelei, skywriter, du bist so schmuzig. en güzeli born to touch your feelings.
kendisini bana rock you like a hurricane şarkısıyla tanıtmış grup. Duygusal şarkılarını dinledikten sonra bu mudur diye düşünürken no pain no gain şarkısıyla ortalığı dağıttırmayı becericek nadir gruplardan.
sağ tarafta şakirt - laik çatışmasına ait konuların içinden bir anda gözüme çarpınca hakikaten gruptan birinin öldüğünü falan sandım. gerçi gruba giren çıkan belli değil zaten de. neyse bir şey olmamış*
hard rock ve heavy metal türlerini en iyi çalan grupların başında yer alır.
grup tanımının ötesinde değerlendirilesi insanların birleştiği noktadır. albüm bazında 1972 den günümüze birçok insanı öyle ya da böyle etkilemeyi başarmış, kişilerin ruhunu 70 lere götürmeyi başarmıştır. kişisel fikirlere dönecek olursak; müzik tarihinin "tür" dahilinde en başlarda yer alması gereken 2 albüme de imzalarını atmışlardır. Taken by force ve lonesome crow. henüz dinlemediyseniz ya da wind of change, still loving you, always somewhere kırmasıyla tanıyorsanız baştan sona sırayla lonesome crow, in trance, taken by force ve animal magnetism dinleyiniz. sonra hep birlikte I'm goin mad diye haykırırız zaten, yalnız kalmazsınız merak etmeyin. unutmadan 21. yüzyılın adamı veya kadını olamayacağınıza inanıyorsanız; umutsuz bakışınızı hayallerinize dökebilme etkisine sahiptirler.