elleri arkadan kelepçeli bir şekilde nezarethanede bekliyordu. kelepçeli bir şeklide saatlerdir beklemek bileklerini acıtıyor muydu farkında bile değildi. çünkü onu asıl düşündüren o tetiği nasıl çektiğiydi. oysa üniversiteye bu hayallerle gitmemişti. köyden çıkarken ailesi onu "büyük adam olarak görelim seni" diyerek uğurlamıştı. ilk günler heyecanlıydı da. ama tipik bir anadolu genci olarak komünist denilen kişilerin devrim yapma istekleri onu da rahatsız ediyordu. doğal olarak arkadaş çevresini de kendi düşünce yapısındakilerden oluşturdu. ama bu çevrenin kendisini böyle bir sona götüreceğini hiç tahmin etmiyordu. daha doğrusu dava arkadaşlarının kendisinden tetikçi olarak yararlanacaklarını düşünmek bile aklına gelmiyordu. durdu; "dava arkadaşları mı" ne davası" diye söylendi kendi kendine. gerçekten davasının peşinde olan arkadaşları kimlerdi acaba? davaya gerçekten gönül bağıyla bağlı olan arkadaşları şu an ya mezarda idi ya da kendisi gibi elleri kelepçeli bir şekilde kurbanlık koyunun kasabını beklemesi gibi celladının ayağındaki tabureyi iktireceği günü bekliyordu.
derken gözü diğer nezarethaneye takıldı. sanki aynaya bakıyormuş gibi hissetti kendini. orada da bir başka kişi aynı kendisi gibi kelepçeli bir şekilde oturuyordu. tanımıştı onu. komünist diye hiç muhatap olmadığı sınıf arkadaşıydı o kişi. o da bir ülkücü genci vurmuştu aynı gün. görüntüsüne bakılırsa o da kendisi gibi vicdan muhasebesi yapıyordu.
birbirlerinin gözlerinin içine uzun uzun baktılar. yaptıklarından pişman daha doğrusu utanan bakışlarla süzdüler birbirlerini. karşılarında canlarını aldıkları gençlerin gözlerini gördüler. bu vicdan azabının onları hiç bir zaman bırakmayacaklarını biliyorlardı.
kendisi cinayeti sabah işleyip ilk etapta kaçmayı başarmış ve silahı dava büyüğüne teslim etmişti. yakalanması daha sonra olmuştu. diğeri ise öğlen, cinayeti işlediği anda yakalanıp nezarethaneye getirilmişti. korkunç gerçekle orada karşılaştılar. iki cinayet de aynı silahla işlenmişti. o anda beyninden vurulmuş gibi oldu. davasının peşinde koşarken başka davaların piyonu olduğunu ancak iş işten geçtikten sonra anladı. karşısında komünist diye bellediği kişiyle aslında aynı davanın peşinde koştuklarını kavradığında ise artık çok geçti.