geçen günlerde adana dağlıoğlu mahallesine girip sıkıysa gelin diyordunuz buyurunuz geldik dediklerinde kimse ortalarda görünmemiş olan sağcıların keleşle taranma ihtimalleri oldukları mahalleye girmesi de korkaklık tabii.
Sağcılar korkak değil, iyi veya kötü devlete karşı tabuları olan insanlardır.
kolay kolay karşı gelmek istemezler devletle.
Zira devlet kutsaldır - tabii sağcı derken ülkücülerin kastedildiğini düşünerek söylüyorum -
bunun dışında iki tarafta da korkak ve cesur insanlar vardır.
Öyle olmasa birileri sabah akşam faşistler yaktı, yıktı diye ağlamazdı.
Kaldı ki solcu cesareti doğal bir cesaret değildir. Ruh hastalığından mütevellittir o biraz.
kendini zincirleyip, slogan atıp, dayak yemek cesaret ise sıkıntı yok. yalnız bu durumda ''mahkeme kurulunca veya ideolojisi yüzünden baskı görünce yurtdışına kaçmak'' fiilini bir tanımlamamız icab eder.
bak bir de tanımımıza göre ''korkak'' insan örneği vereyim:
(bkz: hüseyin nihal atsız) (1944 ırkçılık-turancılık davası sırasında ''milli şef''in büyük gayretleri(!) ile yargılanınan, tutukluluğu sırasında günlerce tabutlukta yatan, işkence gören ama yurtdışına kaçamayacak kadar ''korkak'' olan bir aydın.)