--spoiler--
Bu konuda derin bir bilgi eksikliği var.Hemen hiç bir yerde bu konuyla net bir fikir elde etmek mümkün değil.Onun için bu konuyu merak edenler için solculuk sağcılığın tam olarak ne olduğunu sade bir dille açıklamaya çalışacağım.Yararlı olur umarım..
Öncelikle solculuk ve sağcılık Fransız ihtilali ile ortaya çıkmış bir kavramdır.Fransız ihtilali öncesinde Derebeylik dediğimiz sistemde toprak aristokratların yani soyluların,kralın elinde.Hukuk sistemide bunlara göre düzenlenmiş; halk ezilmiş durumda idi.Bilindiği gibi o dönemde coğrafi keşifler ile birlikte yeni bir sınıf doğdu.Bu sınıf zenginleşen sermaye sahibi olan Burjuvazi sınıfı idi.Fakat hukuk kuralları derebeylere ve Krala göre yapıldığından Burjuvazi istediğini yapamamaktaydı.
Sac ayağının üçlüsü Kral,derebeyler,kilise idi...işte fransız ihtilali dediğimiz olay Burjuvazinin yanına işçi sınıfınıda (proleterya) alarak asillere yaptığı devrimdir..
Şimdi sol sağ olayına gelelim.Yeni oluşan sistemde burjuvazi ve işçi sınıfı egemenliği asillerden alıp halka verdi.Bu oluşacak yeni sistemde eşitlik olamlıydı.Bunun içince Cumhuriyet şarttı.Yani aslında Fransız ihtilali tamamen iktisadi çıkarların rantların asillerden alınıp halka verilmesi açısından iktisadi kaynaklı bir devrimdir.
Yeni oluşan sistemde burjuvaziler ve işçi sınıfının partisi vardı.Bunlar oluşturulan mecliste yer alacaklardı.Meclisin sağ bölümüne burjuvazi temsilcileri sol tarafına işçi sınıfı temsilcileri oturdu.
Aslında sol,sağ denmesinin sebebi budur...
Şimdi gelelim asıl konuya.Solculuk nedir sağcılık nedir?
Sol parti proleteryanın yani işçi sınıfının partisidir.Bu bakımdan sol parti işçinin,köylünün,daha az gelirli insanların,mazlumların,işsizlerin,arazi sahibi olmayan malı mülkü bulunmayanların,ezilmişlerin hakkını arayan onları koruyan partidir.Bir insanın sol görüşlere sahip olmasıda bunların yanında olmasıyla açıklanabilir.
Sağ parti ise;Burjuvazinin,yani sermaye sahiplerinin tüccarların,sanayicinin,kapitalistin ve onların çıkarlarını gözetenlerin partisidir.Bunun yanında Fransız ihtilali ile birlikte kilise sağ partinin yanında yer aldiğindan aslında dindarlıkta sağ parti içinde yer almıştır..
Türkiyede ise tam anlamıyla hiç bir zaman demokrasi olmamıştır.Bunun sebebi türkiyede sol ve sağ partilerin bu gerçeklerden uzak bir şekilde kurulmasıdır.Türkiyede demokrasi Geleneksel kültüre dayalı partiler ile Batı kültürünü hedef gösteren partiler arasına sıkışmış;iki kültür arasında sıkışan bu demokrasi arasında bir kavram karmaşası kendi göstermiştir.
Türkiyede geleneksel kültürü savunanlara gerici batı kültürünü savunanlara ise modern denmektedir.Oysa partiler sosyal sınıf açısından sosyal çıkarlar ve temsil ettikleri sınıfın çıkarlarını korumak üzerine siyaset yapması gerekmetedir.Bu olmadığından hiç bir zaman bu kavramlar doğru anlaşılamamaktadır...
Buna rağmen Türkiye'de tüccarin,sermaye sahibinin burjuvazinin çıkarını koruyan partiler vardır.Ama işçi sınıfının ezilmişlerin toplumun daha az gelirli olanlarının çıkarlarını savunan parti olmadığından Türkiyede demokrasinin sol ayağı yoktur.
Burjuvazinin çıkarını koruyan bir parti iktidara gelmekte o gidince yerine yine burjuvazinin çıkarını koruyan başka bir parti gelmektedir.
Oysa demokraside iktidarda burjuvazi var iken muhalefette işçi sınıfı vardır.Bizde ise bunu göremezsiniz.
Kendini sol parti ilan edenlerin gerçekte solculukla hiç bir ilgisi yoktur.Türkiyede siyaset sosyal ekonomik sınıf açısından değil kültürel açıdan yapılmaktadır.Yenilikçilik ve gelenekçilik ekseninden siyaset toplumu karmaşaya götürmekte insanların kafasını bulandırmaktadir.
sağ ve sol fransız ihtilali zamanınında zamanın fransa'sında kalması gereken günümüz için hatta fransız ihtiliali dışındaki zamanlar için boş kavramlar, olgular vs'dir. ihtilalci mecliste gelenekçi insanlar meclisin sağ kısmında oturmuşlardı, onları tersi de sol kısımdaydı. kavramlar buradan geliyor.
milliyetçiler ve dinciler sağ olarak adlandırılır. her ikisini de bulunduran da aşırı sağ olur. dünyada bu böyledir. ama işte boş bir olgu olması burada çıkıyor. milliyetçi biri illa dindar olacak diye bir şart yoktur. örnek ile açıklayacak olursak,
mesela benito mussolini. şimdi bu adam italyan milliyetçisi, kendini ikinci caesar olarak falan gördüğüne göre aşırı milliyetçi. ama bu adam avrupa'nın en dindar ülkesinde bir ateist. milliyetçi olduğundan sağ, dinsiz olduğundan sol oluyor. bu da bu kavramların ne denli boş olduğunu gösteriyor.
sağ ve sol kavramları fransa'da doğan ve napoleon'un savaşlarıyla dünyaya yayılan iki kavramdır. başta bir siyasi tavırken ideoloji haline gelmiş ve başkalaşım ve bölünmelere uğramıştır.
bildiğiniz hikayede olduğu gibi; fransa parlamentosunda nasyonalist sağcılar kralın tarafına yani sağa yanaştı ve geri kalan kısım doğal olarak liberal sol kısım oldu.
kronolojik olarak sıralarsam, hayır kronolojik değil bölünmeleri olarak sıralarsam.
3- üçüncü kuşak sol sosyalizm ve özellikle marksizmin dönemidir, 1848'de parlak bir dönem geçirir. 1950 ye kadar iş başındandır. Burada sosyal mekteplerinde etkisi büyüktür ayrıca.