uykusuzun 198. sayısında umut sarıkaya çok güzel anlatmıştır o kızı. üşenmeyip yazıyorum, siz meraklı yazarlarımız için;
--alıntı--
birçok rus kadın rusya'dan kaçıp istanbul'a gelirken saçlarını oğlan çocukları gibi kısacık kestirmek zorunda kalmış idi... zorunluluktan doğan bu saç biçimi istanbul kadınları arasında bir anda moda olmuş ve "rus başı" ismini almıştı. kocalarını ellerinde tutmak isteyen evli hanımlar veyahut "ne buluyorsunuz bu rus kadınlarında kuzum zira hiçbirinde belli bir yaştan sonra eser kalmıyor" diye müstakbel eşlerine, dostlarına sitem eden genç hanımlar bir anda saçlarını kuaförde "rus başı" biçiminde kestirmeye başlamıştı. böylelikle bir hayli fazla istanbul beyefendisi lepiska saçın hanımda ne kadar önemli bir uzuv olduğunu bir kere daha anlamıştı. zira beyaz rus kadınında mükemmel neticeler veren "rus başı", türk kadınında beklenen sonucu asla vermemişti. "meğer biz yıllarca hanım diye hatay dörtyol karpuzları ile, manisa kırkağaç kavunları ile cilvelerşir, bizi bırakıp giden diyarbekir karpuzlarının, topatan kavunlarının ardından hüzünlenirmişiz azizim" demişti Raif'in kadim dostu sadık hoca bir gün bu konu açılınca ve "ahmet haşim bir ömür boş yere devasa başından dolayı utanıp, ona şiirler yazmış. o hacimli başı kimseler görmesin diye boş yere kendini gecelere ve yalnızlığa hapsetmiş, gecelerin şairi olmuş mihrim. meğerse lepiskalar altında binlerce ahmet haşim yatarmış" diye ekledi.
--alıntı--
Yani diyeceğim odur ki; Umut Sarıkaya olmasaydı hayat çok sıkıcı olurdu. hikayenin devamı için; 2 liranıza kıyın lan ibişler.