çağrının hangi başbakana yapıldığının anlaşılamadığı mevzudur. bizimki ise boşa gitmiş zira bizim başbakanımız kendi kendisini fesih etmek ile o kadar meşgul ki başka şeylere ayıracak zamanı yok..
böyle bir başbakan varken yani makamına atanmış ve "düşük profilli" bir başbakan ülkede hala çift başlılıktan nasıl bahsedilebiliyor gerçekten enteresan. adam izin almadan miting falan yapamıyor konuşma yapamıyor. konuşurken yavaş yavaş konuşması da sanırım bu yüzden bir pot kırmayayım ki en azından nisana kadar oturayım şurada hesabı..
ne başbakanı ne cumhurbaşkanı kardeşim.
on bes temmuz gecesi butun hukumet derdest edildi.
bir tiyatronun sahnesine yerleştirildi ve kim hain kim sadık belli edildi.
az kaldı ortada ne tayyip nede kabilesi kalacak.
çadırı ateşe vericez.
kılıştar'ın taşıdığı o umut parçasına olan saygım hiç bitmeyecek.
adam hala naif naif sesleniyor.
ya senin karşındaki güruha bir bak be adam.
analarına sövsen, ulan develer işinizi yapın, s*ktirtmeyin dalağınızı desen kendi seçmenlerini elinden alacaksın, belki milletvekili kazanacaksın ve dahi seslendiğin şahıs bile seni örnek alacak kafada ama sen hala rica eder gibi minnoş minnoş sesleniyorsun.
bazen dede sever gibi sevesim var kendisini ama bu halde siyaset olmaz.
konuşmasıyla döven, tavırlarıyla döven, bakışlarıyla döven adamlar var partimizde, yol versek sanki daha iyi işler başaracak insanlar var.
siyaset koltuğundan hala sevilerek inen adamlardan olmak da mühim, bırak böyle analım seni ha benim dedem!?