bundan 40 sene sonra "ben sayısalcıyım, şiirle romanla ne işim olur" derseniz; huzurevi'nden, en yakın ruh ve sinir hastalıkları hastanesi'ne sevk olursunuz.
bir sayısalcı olarak baki'nin gazellerinden, fuzuli'nin 33 beyitlik* su kasidesi'nden sınavda sorumlu olmak hoşuma gitmese de edebiyat dersi sadece ders olarak değil, insanın kendi kültürünü tanımasını sağlayan bir araç olarak görülmelidir*. eğer hocanız da sizi pek sıkan bir tip değilse ve dersi sevdirirse, ilkokulda öğrendiğiniz "Bugün 23 nisan, hep neşeyle doluyor insan"dan başka şiirler de öğrenebilir, olaylara farklı bakış açısıyla bakmanızı sağlayacak nice kitaplar da okursunuz.
sosyoloji dersini son sınıfta sadece sözel öğrenciler görür ve üniversite sınavında sadece sözel öğrenciler o dersin sorularını cevaplar fakat sosyoloji bölümünü eşit ağırlık öğrencileri seçebilir. Buna ne demeli ?
sözelci olup öss de matamatik, geometri, fizik çözmek zorunda olmak kadar kötü olamaz. sayılsalcıysan hiç çalışmasan bile türkçeden ve edebiyattan 20-25 net yaparsın.