sırf matematik çözdüğü için kendini zeki sanan ya da öyle nitelendirilen insanlar var. zeka bu kadar az boyutlu mu yani. çoklu zeka kuramından haberiniz yok galiba.
merakı olanlar şu kişilerin araştırmalarına bakabilir:
1. zekayı tek faktörlü açıklayanlar
-galton
-binet
-piaget
-wechsler
doğruluk payı olan mevzu.
herkes işini yapıyor.
haa!
makine ile uğraşmak insan ile uğraşmaktan evladır.
kazandığın paranın ve saygınlığının fazla olma ihtimalide cabası.
Sayısalcıların sözel yönü çoğu sözelcilerden daha iyidir. O kadar sayısalcıya da o torpilleri bulsanız zaten aklınıza gelemeyecek şeyler yaparlar. Kaymakamı da valisi de torpili olmadan bi bok olamazdı, şirketteki yöneticisi de mühendisi olmadan devam etsin bakalım. Üzgünüm ama bu ülkede işler böyle. Sözlükteki sayısalcılara laf eden bütün sözelciler yönetici falan heralde ajdjd.
makinayı da insan kullandığına göre sayısalcı insanda yönetiyor ama sayısalcı da insan olduğu için hepsi birbirini, yani iş karışık.
aşçı, bahçıvana. bahçıvan şöfore sonra hespi .. öyle yani. ona benziyor.
yönetilecek makine olmadan yönetilecek insan olamaz. düzeni biraz geriye makineler veya . vali, kaymakam, avukat, savcı, psikolog, gazetecilerin olmadığı zamana dönelim. sayısal ve sözel kavramının olmadığı zamanlara. güçlü yönetir güçsüz yönetilir. makineleri yönetmek için beyin gerekir. insanları yönetmek için para gerekir, torpil gerekir , dayı gerekir de gerekir. "Politika ile uğraşmayacak kadar akıllı olanlar, daha aptallar tarafından yönetilerek cezalandırılırlar." demiş eflatun. Sayısal zekamızı politikaya verirsek insanları da yönetiriz. Makineyi yöneten her şeyi yönetir.
matematik yapamayanın adam yerine konulmadığı ülkede bu şekilde laflar etmeleri komiktir.
sözelciler, matematik olmadan okuyacağı bölümlerde kendisinden bir bok olmayacağını adı gibi bilmektedir. kendileri sosyoloji, öğretmenlik gibi bölümlerden sonra işsiz gezerken sayısalcılar paranın amına koymaktadır.
ikisinin de fikirleri önemlidir. sosyal bilimlerle ilgilenenler boş şeyler yapmıyor. bilimsel gelişmeleri takip edip bunların ışığında kuramlar oluşturuyor ve bunu pratiktekilere uygulatıyor. yani bir felsefeci bir fikir kuracağı zaman var olan buluşları veya bilimin kabul ettiği doğrularla çelişmemeye çalışıyor, bunu alıp fikri olarak temellerini oluşturuyor veya bunu bir sosyolog da yapabilir. ardından bunu siyasiler, askerler veya devrimciler de alıp uygulamaya sokuyor. bir edebiyatçı bile bir fikri analizi kitabında eğer bu fikir olursa nasıl bir toplum olur diye analiz edebilir. burada ne sözelcilerin ne sayısalcıların hakkını yememek lazım. sayısalcılar bir şeyin nesnel temelini bulur, diğerleri onları yorumlayıp topluma, hayata uyarlama çalışır. toplum bir organizma olduğu için işlevler farklı olsa da toplumun var olması için hepsine ihtiyaç vardır. mesela bunu bir örnekle anlatalım, bilinçaltının keşfi, sanatı etkilemiştir, sürealizm ful freudculardan oluştur. ancak bu sanatçılar akımını oluştururken gene bilimden faydalanmıştır.
spencer, sosyal darwinizmi kurarken gene darwin in fikirlerini topluma uyarlamaya çalışmıştır.
postmodernistler, bu insanlar da göreceliği aslında hedef almıştır. yani o da bilimseldir.
örnekler daha aklıma gelmiyor ancak böyle durumlar vardır. sayısal ve sosyal bilimler iç içe çalışır ve ikisi de insanın gerçeğidir.