bir zeka ölçütü olarak (bkz: sayısal seçmek) . açıkçası saçma. sayısal seçmek problem değildir ki sonuçta bir dilekçeye bakar bunun için zeki olmak gerekmez. kaldı ki sayısal seçen her öğrenci doktor mühendis olamıyor sonuçta sınava tabiler. sınavda bi halt yiyememiş zeki * sayısalcıyla aynı sınavla hukuk kazanmış aptal * eşit ağırlıkçı arasında da takdir edersiniz ki biraz fark vardır. önemli olan neticedir. ideal meselesidir.
sayısal seçip doktor olup da hastasının yanlış bacağını yanlışlıkla * kesen bir doktora kim zeki diyebilir ki ?
sayısala nazaran daha kolaydır. sözel bölümlerde yapılması gereken tek olay okuduğunu anlamak. gerisi teferruat. sayısal ise okudugunu anlayıp bu durumu kagıda dökmektir.. örnek, ygs de yaş problemi.
muhtemelen kızdır bu öğrenci. abi mf seçip makine mühendisi mi olsun kız? ee bir de tıp okuyacak, dişçilik ya da efendime söyliyim eczacılık okuyacak kapasitesi yoksa işletmeye, maliyeye kayar.
amma lakin ki ülkemizde sözel öğrencileri itin götüne sokulduğu için, tm öğrencisine de kolaya kaçmış gibi bir anlayışla yaklaşıldığı için, bu öğrenci her yerde aşağılanmaya mahkumdur. sanki devlet büyükleri, üst yöneticiler biyologmuş, kimyagermiş gibi.*
Fırlamalığın ve ders çalışmamanın sınırlanırı zorlayıp üstüste disiplin cezası alıp, sosyal olan, okuyan ve araştıran öğrencide olabilir bu öğrenci. Bazı durumlar da öyledir ki sayılcılarla atışabilir bile onların alanında. ilk senesinde üniversiteyi de kazanır. Sayısal öğrencilerin çoğu 2. seneyi zorlarken. Okulun Öss başarısını sosyal öğrenciler sağlayabilir.
Bizim okul sanki böyleydi bir sürü sayısal sınıf vardı ama sosyal sınıfların üniversiteye gitme oranı daha fazlaydı.
Ben kendimden hatırlıyorumda sayısal dersler yüzünden ilk sene sınıfta kalıpta 2. senemde o derslerden kaçmak için sosyal seçtiğimde yine muhakkak en az bir zayıf kuralına uymuştum. Ne oldu? ilk senede üniversiteyi kazandık aynı haylazlık burada da devam ediyor.
akıllı öğrencidir.çünkü zaten sayısal seçebilecek potansiyeli varsa yüksek ihtimalle edebiyatı da kıvırabilecek arkadaştır. eşit ağırlık falan seçerse hukukçu olur hayatı kurtulur. Allah'ım şükürler olsun o eşit ağırlık seçtiğim kutsal güne.
genelde ülkemizdeki yaşlı teyzeler tarafından ortak kanı sözelcilerin aptal oldukları için o bölümü seçtikleridir. fakat bu çok yanlıştır zira sözelci olmak için önce düşünebilmek lazım, e düşünmek de her babayiğidin harcı değildir yani. bu nedenle düşünmek için azıcık zeka ve bolca düşünce gereklidir bu durumda yaşlı teyzeler bozguna uğramış oluyor ama anlatmak için sakın uğraşmayın canınızdan bezdirirler sizi.****
(bkz: (#11493021))
vay arkadaş ne kadar kuyruk acısı olan varmış, yok fen lisesine puanım yetiyordu ama gitmedim, yok en iyi anodolu lisesinde okudum ben. tamam la silcem şimdi o kısmı, sakin olun...
sayısalda okuyorum ama kimyadan ve fizikten nefret ediyorum, biyoloji ile ilgili bir bölüm de seçmeyeceğim. Sayısalda ne işim var diye soracaksanız okuduğum okulda( Türkiye'nin en iyi anadolu liselerinden biri ) başka bölüm yok, tm sınıfı seneye açılacak ama hala tm ler ezik yaşasın sayısallar kompleksinden kurtulamıyor insanlar.
herkes sayısalı seçerse kim; avukat, gazeteci, yazar, sanatçı, sporcu, turizmci, psikolog, felsefeci olacak ?
hem bilim insanı olan sayısalcılar bilmezler mi ki insanlarda zeka türlerinden birçoklarına birden rastlanmaktadır.
ayrıca; sınavlarla yetiştirilen ülkemizin çocuklarında zaten, bir takım bölümlerden gerek aileler tarafından gerek öğretmenler tarafından vazgeçiriliyorlar, sözlük bu yetişen gençlerimizin önüne engel koymaktan başka nedir?
zaten hep öyledir. sayısalcılar üstün zeka, sözelciler angut olur. böyle bir önyargı ne yazık ki toplumumuzda vardır.
peki size ajdar' ın, ankaralı namık' ın, meriç erkan' ın, doktor bilal' in vb. lerinin sayısalcı, kemal sunal' ın, hilmi yarayıcı' nın vb. lerinin sözelci olduklarını hatırlatsam. çok pis göt olursunuz değil mi? ama böyle angutça bir fikri ortaya atmadan önce düşünmeliydiniz pek sevgili troll kardeşim.
fen lisesinde okumuş, makine mühendisliğinde okuyan biri olarak tekrar söyleyebilirim ki, sözel bölüm seçilmeli.. hayata dair ne varsa o bölümlerde... eşit ağırlık da bir nebze...
kesinlikle yanlış olduğunu düşündüğüm yargıdır. Öncelikle çoğunuzun bildiği gibi Gardner adlı abimizin çoklu zeka kuramı vardır. Bu kurama göre zekanın fonksiyonları çok çeşitlidir, sayısal vardır, müzik zekası vardır ne varsa vardır. insanların sayısal zekaya sahip olmaması onun aptal olduğu anlamına gelmez, sadece zekası farklı bir yönde çalışır. Hem örnek olarak güzel sanatlar veya edebiyat okumak isteyen biri neden sayısalcı olsun ki? Bu nedenle yargılarınızı yaparken daha iyi düşünmenizi isterim.
çoklu zekâ kuramına göre tamamen yanlış bir önermedir. çoklu zekâ kuramı ilk olarak 1983 yılında howard gandnerın frames of mind adlı kitabında açıklamasıyla ortaya çıkmıştır.
gardnera göre;
*her birey normal şartlarda çoklu zekâlara sahiptir.
*bireysel farklılıklardan dolayı bireyde bazı zekâlar baskın bazı zekâlar ise resesif (çekinik) olabilir.
*normal olan her birey tüm zekâlara sahiptir.
*her bireyin zekâ profili parmak izi kadar kendine özgü ve özeldir.
*hayatta hiçbir normal birey yoktur ki tek bir zekâsı ile yaşabilsin. hayatta hiçbir eylem yoktur ki tek bir zekâ ile gerçekleştirilebilsin.
çoklu zekâ kuramı ile ilgili ileri sürülen zekâlar:
1.sözel dilsel zekâ: kişinin dile ait özellikleri yazılı veya sözlü etkili biçimde kullanabilme, kendini ifade edebilme yeteneğidir.
2.matematiksel mantıksal zekâ: mantıksal düşünebilme yeteneği, soyut işlemler yapabilme, sayıları etkili kullanabilme ve sorgulama, varsayım çıkarma, problem çözebilme yeteneğidir.
3.görsel uzamsal zekâ: görsel uzamsal zekâ, görsel araştırma, zihinsel tasarım ve hayalleri gerçekleştirme, iç ve dış benzetmeleri birleştirme ve fark etme yeteneğidir.
4.müziksel ritmik zekâ: bireyin müzikle, müzikse ve ritimsel formlarla kendini ifade edebilme, müzik ritimlerini algılayabilme yetenekleridir.
5.bedensel kinestetik zekâ: bir ürünü ortaya koymak, bir problemi çözmek, kendini ve duygularını ifade edebilmek için vücudun bir bölümünü veya tamamını kullanabilme yeteneğidir.
6.kişilerarası zekâ: bireyin çevresindeki kişilerin isteklerini, duygularını ve ihtiyaçlarını anlama, yorumlama ve kişilerle etkili iletişim kurabilme yeteneğidir.
7.içsel zekâ: kişinin kendisi hakkında sahip olduğu gerçek bilgi ve anlayış ile uyumlu davranışlar sergilemesi ve kendisini tanıma yeteneğidir.
8.doğasal zekâ: doğayı tanıma ve anlama, yaşayan canlıları tanıma, doğanın dengesini anlama, canlıları tanıma ve sınıflandırma yeteneğidir.
9.varoluşsal zekâ (aday zekâ): insanoğlunun varoluşu ile ilgili sorulara karşı hassas olma ve bu soruları çözmeye çalışma yeteneğidir. bu sorular, dünyaya nasıl ve n kalakarsaiçin geldik? bilinç ne demektir? ölüm var mıdır? neden ölürüz? gibi sorulardır.
önemli olan baskın olan zekamıza uygun meslek ya da bölüm seçmektir. bu da ne yazık ki bazen ebevynler yüzünden mümkün olamamaktadır. mesela bedensel zekaya sahip biri tiyatrocu ya da sporcu olursa çok başarılı olacakken gidip de sayısal seçerse tabi ki başarısız olur. benzer şekilde eğer matematiksel zekaya sahip biri gidip sporcu ya da tiyatrocu olmaya kalkarsa benzer şekilde o da başarısız olacaktır. bu noktada öğretmen ve ebeveynlerin çocukları doğru yönlendirebilmesi hayati önem taşımaktadır.
yıllar önce alan seçileceği zaman müdür yardımcımız bayana sorduğum soru ve akabinde aldığım cevap ;
- hocam neden sözel bölüm açılmıyor, ben edebiyatçı olcam
- kızım salak mısın anadolu lisesinde sözel bölümün ne işi var
iç ses : (ne alakası var lan ben salağım ama çaktırmıyorum demek ki)
sonuç : yalnızca 12 kişinin oluşturduğu öğrenci ve veli baskısıyla eşit ağırlık sınıfı açtırılır. edebiyatçı olma hayalleri kurarken bi bakarsın mali müşavir olmuşsun. sorun şu ki hala düşünür dururum; ben salak mıyım ?