kişinin hayatta en az zararla ayakta durabilmesini sağlayan geliştirilmiş içsel taktiklerdir.
kimini yalan söyler kendini savunmak için, kimisi durmadan güler.
kimisi pollyannacılık oynar, kimisi melankolik bir ruh haliyle gezinir ortalarda.
seçilen savunma mekanizması ne olursa olsun, bu kişiye yarıyordur, kişinin kendini savunmasına yardımcı oluyordur. ama önemli bir nokta vardır; seçilen savunma mekanizması akla uygun olmalı, kişinin kendine ve başkasına zarar verme noktasına gelmemelidir.
uyum mekanizmaları da denir. birey kaygı veren bir durumla karşılaştığında benliğini bu şekilde savunmaya çalışır. bilinçsiz yapılırlar ve sık kullanılmaları akıl sağlığı açısından zararlıdır.
belli başlı savunma mekanizmaları:
bastırma (unutma): en temel savunma mekanizmasıdır. egoyu rahatsız eden duygular, dürtüler bilinç altında itilir ve orada tutulur.
örnek: dişçiden korkan bir kişinin o gün ki dişçi randevusunu unutması.
yadsıma (inkar): yaşanılan acı gerçekleri inkar edip yerine kabul edilebilir gerçekler koyma.
örnek: kanser hastası olduğunu öğrenen birinin teşhisi hatalı bulması.
mantığa bürüme (akla uydurma, bahane bulma, rasyonalizasyon): egoyu rahatsız eden durumlardan kurtulmak için akla yatan nedenler bulma, kendini halı çıkarma.
örnek: ps te yenilen gencin kol bozuk demesi.
polyannacılık (tatlı limon): tecrübe edilen kötü durumlardan iyi bir yan bulup çıkarma.
örneğin: trafik kazası geçiren bir gencin -tamam yaralandım ama en azından ölmedim- demesi.
yansıtma (başkalarını suçlama):
a) bireyin küçük düşürücü davranışların nedenini başka birşeye aktarması.
örnek: kpss yi kazanamadım çünkü dershane kötüydü.
b)kendinde var olan kabul edilmeyen dürtü ve isteklerin başkalarında var olduğunu söylemek.
örnek: bir arkadaşım uyuşturucu denemek istiyormuş, ne kötü.
ödünleme (telafi): bir alandaki başarısızlığın başka bir başarıyla giderilmeye çalışılması.
örnek: yakışıklı değilim ama kariyer yaptım.
karşıt tepki geliştirme (güdüleri çarpıtma): bireyin hissettiğinin tersi davranışlarda bulunması.
örnek: hiç sevmediği bir kıza -ay canım saçın ne güzel olmuş- demek.
yüceltme: fizyolojik dürtülerin neden olduğu arzuları doyurmak için sanatsal, sportif veya estetik davranışlara yönelme.
örnek: saldırgan birinin ünlü bir boksör olması.
gerileme (çocuksu davranışlar): bireyin sıkıntılı durumlar karşısında gelişim düzeyinin altında davranışlar sergilemesi.
örnek: beş yaşında çocuğun kardeşi olunca altını ıslatmaya başlaması.
özdeşim kurma (özdeşleşme): bireyin belli bir kişi yada toplulukla özdeşleşmesi.
örnek: polat alemdar gibi giyinmek.
örnek: futbol takımı kazanınca sevinmek.
yer yön değiştirme: saldırganlık dürtüsünün asıl hedef yerine, daha güçsüz bir hedefe yöneltilmesi.
örnek: patronundan azar işiten adamın evde karısını dövmesi.
çarpıtma: bireyin olayları işine geldiği gibi anlayıp değerlendirmesi.
örnek: fakir olduğum için hoca düşük not verdi.
hayal kurma (düşleme, fantezi kurma): bireyin doyuramadığı arzularını hayallerde yaşaması.
örnek: aç tavuk kendini buğday ambarında sanır.
bedenleştirme (organlaştırma): yaşanılan sıkıntıların bedende işlevsel bozukluklara yol açması.
örnek: stresten mide ağrıması.
diğerkamlık (özgecilik): bireyin kendini başkalarına adaması.
örnek: evlatlarım yesin, ben yemesem de olur.
ketlenme: egonun herhangi sarsıcı bir durum karşısında bazı işlevleri durdurması. şoka girmek.
örnek: sevdiği birini kaybettiğini öğrenen bireyin hiçbir şey hissedememesi.
entellektüelleştirme (düşünselleştirme): bireyin yoğun olarak yaşadığı doyurulamayan güdüsünü bilimsel, akademik, sosyolojik boyutlarıyla değerlendirmesi.
örnek: çocuk sahibi olamayan bireyin babalar gününü kapitalist bulması.
dışsallaştırma: bireyin kendinden kaynaklanan başarısızlıkları kendinden başka bir şeye bağlaması.
!yansıtmadan farkı; birey bu dış etkenlerin değiştirilemeyeceğine inanır.
örnek: böye şeyler gelir hep beni bulur.
yapma-bozma: olumsuz düşünceyi değiştirmek için yapılan ritüeller.
örnek: akla kötü şey gelince tahtaya vurmak, dilini ısırmak.
türkiyede öyle çok ve manipulatif kullanılırlar ki , bu yöntemleri kullanıp kendimi savunucam dusturuyla heraket eden adam , karşısındakini savunulacak hale düşürür..
ailede bi olay var , baba olucak ibne kızına tecavüz ediyor.. annişkomuz hiç bişi yokmuş gibi davranıyor.. yadsıyor.. böyle ailesini ve kendini koruyacak ya..
insanların, kendilerini yanlış yönlendirmelerine neden olan edalardır.
savunma dediğim şey bütünlüğü korumak adına yapılan bütün edimler. kendi bütünlüğünü sağlayamadıysan bu nasıl bir savunmadır peki? yalan, yapay ve anlık (düşünce dışarda).
insanın, bütünlüğünü sağlayabilmesi için çok fazla girdiyle beslemesine gereksinimi var. en başta doğa, doğa ile bir bütünlük içinde yaşayarak işe koyulmalı. sonra ana-baba-kardeş. en son da toplum ve dünya. zor hem de acayyip zor bir iş bu, tahmin edebiliyorum. bunu gerçekleştiren çok az insan tanıyorum ki haliyle insanlar da onları anlamıyor. bu üst insanları ben de anlamıyorum, anlasam bu durumda olmazdım zaten.
doğru yol belli ama yapan çok az. insanı nasıl bilirsin? kendin gibi. kendin sen olamamışsan insanları nasıl bilirsin, yarım yamalak.
olmuyor paşam olmuyor, yaradılanı severim yaradandan ötürü bile yemiyor. bu savunma mekanizmaları her daim etkin. insan bu savunmalar sayesinde kendi hayal dünyasında yaşıyor. savunma olarak söylediği zırvalara kendisi de inanıyor. bir değil iki değil. kendi söylediği yüzlerce yalana kendini inandırıp her yalanda bir adım daha parçalanıyor, bütünleşeceği yere.
bu çok pareli yaşamda parsellediğin alanı bile eleştiriyorsun. ak kaşıksın çünkü. kim ne derse desin sen en iyisin. en ufak bir özeleştiri yok, kendi yalan aleminde sözcük yuvarlıyorsun her gün. her gün binlerce mutsuz insan doğuyor her akşam binlerce mutsuz insan ölüyor. ertesi gün, güneş yeni yalanlara doğuyor. her daim yalan, her daim yapaylık içinde harbi delikanlıyı oynuyoruz. kaç kişi sokağa çıktığına gökyüzüne bakıp "hmmm mis" diyor. doğa ile bütünleşme, öyle işkembeden sallanmış bir kelam değil, entel-dantel işi de değil. kaç kişi sabah kalktığında annesinin yanağına bir öpücük kondurup günaydın sultanım diyor. yan komşu lafları da çok edilir. yan komşunuzun adı ne?
ee bu kadar parça pincik dolaşıyorsak savunma dediğimizde bu akareti kullanacak elbet. konu uzun, ama sait faik'in de dediği gibi "bir insanı sevmek ile başlayacak her şey". o kadar laf ettikten sonra benim de yapmadığım bir şey bu.
nasıl olacak? insanlar değişmedikçe insanlık değişemeyeceğinden bir yerden başlamak lazım. hükm kökeninden türemiş sözcüklerle ilgili çok dikkatli davranmak gerekecek; hakim olmayacaksın, ahkam kesmeyeceksin, "hükmeden kimseye sıfat değil" bunu bileceksin. özeleştiri yapacaksın, empati yapacaksın, nlp'den uzak duracaksın, ne zaman savunmayı açtığını hissedersen derin bir nefes alıp ne bok yiyorum lan ben diyeceksin vs vs.
yalnızlığın gittikçe moda olmaya başladığı son zamanlarda istemsizce geliştirilen bir diğer savunma mekanizması ise yalnızım ama etrafım kalabalık vari bir anlayış.
gücü elinde bulunduran kişiye şefkat duymak.
şöyledir: gücü elinde bulunduran kişiye karşı güçsüz hissetmemek için güçlü olanın o değil de siz olduğunuza kendinizi inandırır ve vah vah dersiniz ona.
oysa ki onun ahlık vahlık bir hali yoktur kuzucuğum.
mesela birisinin bir konuda sizden iyi olduğunu düşünelim. onu geçmeye çalışmak, onunla yarışmak, imrenmek vs bunlar olabilecek duygulardır.
fakat siz ya aslında şu kısımda da o kadar iyi değildi, ben ona bir yardım edeyim dediğinizde bir şeylerden(o konu özelinde sizden daha iyi olması gerçeğinden) kaçıyor olabilirsiniz sayın seyirciler.