Şu anda izmirin Karşıyaka ilçesinde ikamet eden benim harbiden sevip saygı duyduğum, geleceğin müdür aday adayı, istanbul izmir arası mekik dokumakla görevli arkadaşımız.Kadim dostum...
iki yıl önce ankara'yı terkedip izmir'e yerleşen ama ankara'dan değil izmir'e, fizan'a gitse uzakta hissedilmeyecek dost. her daim yanımda, sanki hiç kilometreler girmemiş, sanki çocukluğumuz o kadar da uzak değil, sanki bitmemiş üniversite, o mezuniyet balosunda deliler gibi dans etmemişiz... sanki gecenin köründe patates kızartması yapışımız dün gece ve "konuşmamalıyım, yemeliyim" taktiğiyle çatalı bi tarafa atması sanki çok taze. her telefon konuşması sanki yüzyüze... o denli sıcak, o denli yakın. hala yakın. çok yakın. bir daha böyle hissedebilir miyim? çok zor. o dost, o bir tane, o çok çok kıymetli...
anggun'un söylediği harika şarkı. transporter 2 filminin soundtrackidir ayrıcana.
Somewhere between my sleep
Somewhere beneath my skin
In places I can't see
Something is known to be a sin
Hiding inside my eyes
Burning from deep within
Something that needs a lie
Trying to turn into a sin
Refrain:
Rescue me before I lose control
Rescue me from this fire in my soul
There's only you who can stop me from falling
I need a saviour, need my saviour
Rescue me before I lose my head
Rescue me from the sight of regret
Cause only your love can stop me from wanting
I need a saviour, you're my saviour
Knocking behind my door
Asking to be let in
Something I have ignored
Wanting to be a sin
It's been around for so long
And waiting to begin
I know that it's so wrong
Can't let it be a sin
save kökünden türetilmiş ingilizce kelimedir. nasıl böyle gudik hallere girip böylesine karizma bir manaya gelmiştir kendisi o da azıcık ucundan kıskanılasıdır.
söylenişi de bir havalı. *