türkiye'deki adalet sisteminin sadece şekilcilik ve liyakatsizlikten ileri gelmesindendir. % bir milyon haklı olduğum bir olayda savcının karşısına çıkmam gerekti derdimi anlatırken, bakın hanımefendi dememle savcı delirdi. sen kimsin bana hanımefendi diyorsun. ben cumhuriyet savcısıyım dedi. bende nasıl yani siz hanımefendi değil misiniz deyince alın şunu gözümün önünden diye bağırmaya başladı.
yahu sen cumhuriyet savcısısın da yan odadaki monarşi savcısı mı ? neyin havası bunlar.
benzer olaylar erkek savcılarda da oluyor. adamlara ahmet bey mehmet bey deyince sanki anasına küfretmişsin gibi gaza geliyorlar. nedir bu şekilcilik. nedir bu koltuk ve makam sevdası. yahu kendini gerçekleştirmiş biri ona nasıl hitap edildiğine değil ne söylendiğine bakar. bizim yeni yetme savcılarımızın bazılarında aşağılık kompleksi vardır.
Şekilcilik türkyiye'nin en büyük sorunudur. işte saygı makamadır kişiye değil derler. aynı kafa ben passat'mı bineyin diyen belediye başkanında da var. aynı kafa önüne arkasına koruma araçlarıyla dolaşan tüm kamu görevlilerinde de var.
tüm bunlar şekilcilikten ibarettir.
zira kendinden emin olan ya da itibarını korumak için pozisyonunu kullanmaya gerek duymayan ve gerçekten liyakat sahibi kişilere küfür etmediğiniz sürece, ha sayın savcı hazretleri demişsiniz, ha hanımefendi demişsiniz farketmez.
ne unvan manyağı kişiler varmış sözlükte egosu altında ezilen. hiçbiriniz bir s.k değilsiniz lakin arzu ederseniz isteyene ekselansları yahut president diyerek eğlenebilirim.
Benzerini farklı şekilde yaşamışlığım var. Önceki işimde sekreterya bölümüne geçici bakarken bağlı bulunduğum amiri ziyarete tanışmaya gelmişlerdi. Amirime makine mühendisi filanca bey geldi sizinle görüşmek istiyormuş dediğim zaman yüksek makina mühendisi diye düzeltme gayretine girmişti. Hatırladıkça bi tuhaf oluyorum.
hakim savcılar, kendilerine özgü kanunlara tabi olan, devletin yargı erkini temsil eden kamu görevlileridir. özel kanunlarda düzenlenmemiş diğer hükümler yönünden 657'te tabidirler.
"kıytırık idari hakim" nedir ya? apartman idarecisinden mi bahsediyorsunuz?
ayrıca idari hakim ve cumhuriyet savcısı arasında statü farkı yok. ikisi de 2802'ye tabi. %20'lik ibf kontenjanı hariç olmak üzere ikisi de aynı fakülteyi bitiriyor, biri adli biri idari yargı sınavına giriyor. hatta genelde ikisini de kazanan hukuk mezunları daha rahat olduğu için, il merkezlerinde yaşayacağı için tercihe göre idari hakimlik seçiyor.
kimse devletin hakimine, cumhuriyetin savcısına düz memur gibi bakıp küçümseyenlerin gazına gelmez umarım.
kim ne derse desin ne kadar haklıysa o kadar da haksız oldukları durum.
yaşanan durum aynen şudur: vatandaş, yurttaş, birey bilinci oluşmamış toplumların kabile kültürüyle makamların kutsallaştırılmasıdır.
tabi ki makamların saygınlığı vardır. olmalıdır ve korunmalıdır ama makamlar kutsallaştırılamaz.
eğer makamlar kutsallaştırılırsa vatandaşa hizmet için o görevde olan ve yediği ekmek o vatandaşın parasıyla boğazından geçen, o makamın var olması ve kendisinin o makamda olmasına neden olan vali vatandaşa "gavat" cumhurbaşkanı da vatandaşa "sürtük" der.
ne bileyim, bazen görüyoruz...
mahkeme veya dava konularına muhatap olmamış yaşlı teyzenin savcı kadına veya hakim kadına, ya da kadın avukata "canım kızım, bu böyle oldu..." diye söze başlarken birden "bana canım kızım diyemezsin. burası mahkeme salonu" diye birden çıkışmamak insanı azarlamamak lazım.
iç işleri bakanı, başbakan, cumhurbaşkanı olarak bir köye gidince orada mülki idare amiri (vali veya kaymakamın) haksızlığı iş bilmezliği liyakatsizliği yüzünden yaşanan mağduriyeti dile getiren yaşlı amcanın "bu adam yüzünden oldu" diye dert yandığında yine kalkıp "sen bu adam diyemezsin, sayın vali diyeceksin" diye de çıkışmamak insanı azarlamamak lazım.
hele ki o an içinde bulunduğunuz şartlar - durumdan kendinizi soyutlayarak makam saygı diye de böbürlenmemek lazım ki o zaman ne makama ne şahsınıza duyulan saygı kalmaz.
unutmayınız ki ne iş yaparsanız, hangi makamda olursanız olun; ister bir kral olun, isterse kamu kurumunda çaycı olun, ne olursanız olun önce insansınız.
aynı zamanda da o makamın yegane temeline ve sizin de o makamda olmanıza vesile olana asıl sayısızlığı siz etmiş olursunuz.
birden kalkıp içinde bulunulan durumun getirdiği diyaloğun ana temasını makama bağladığınızda sizin o makamın, kurumun envanterinde kayıtlı olan bir demirbaş; masa, sandalye veya taşınmazı olan binadan farkınız kalmaz.
tabi ki burada lakaytlık, seviyesizlik, saygısızlık, olsun ve hoş görülsün denmiyor. burada kurumların aynı zamanda da o kurum-yapılarda kişilerin makamı harici saygısı olmasın da denmiyor.
sadece eşyayı tabiatı dışında değerlendirmemek gerekir. bunu anlatmaya çalışıyorum.
Haklılık payı var. insan olan bunu gurur meselesi yapmaz. Görevine odaklanır. Sen savcı isen, vatandaşlara görev yapmak için savcısın. Bugünlerde pek belli olmuyor ya... Seni oraya atayan siyasetçileri seçen yurttaşlar. Senin gibi saygıyı hak ediyorlar. Görev yap diye atanmışsın o makama. Kapris yap diye değil.
Sivil olmadıkları sürece gayet haklı olan savcılardır.
Askere gittiğinde komutanına bir tolga bey ya da kadınsa filiz hanım demeyi dene bakalım neler olacak? Kimse ünvanlara tapmıyor ucubeler, oralar devlet makamları semt pazarları değil, o ünvanlar boşuna verilmiyor. Sayın savcım demek çok zor olmasa gerek. Cumhurbaşkanı ile karşılaşsan tayyip bey mi diyeceksin meselâ? Kişiye saygı ile makama saygı farklı şeylerdir. Yoksa kimse meraklı değil üç günlük dünyada birilerine saygı duymaya. Bu sadece devlet makamına saygı duymaktır. Devlet makamlarına saygının bittiği bir yer kabileye dönüşmüş demektir. Öyle bir durumda o makamları mumla ararsınız.
Benim savcı bir flört vardı bir zamanlar. Çocuk şuan açığa alınmış, intiharın eşiğinde. Sebebi de kumar batağında olması…
Ben bu mesleğin böyle herkes tarafından yapılabilmesine şok olmuştum. Adam doğuda bulunduğu ilçede herkesten borç almış ve tehdit ediliyormuş ki bu ilçenin çoğu pkklı.
insan hayret ediyor…