Gelin savaş efendileri / Siz, silahları yapanlar / Siz, ölüm uçakları yapanlar / Siz, dev bombaları yapanlar / Siz, duvarların ardına gizlenenler / Bilmenizi isterim ki, Maskelerinizin ardını görüyorum. / Siz, asla bir şey üretmediniz / Yok etmek için üretmekten başka. / Dünyamla oynarsanız / Küçük oyuncağınızmış gibi / Elime bir silah verirsiniz / Ve gözlerimden saklanırsınız / Ve kaçar gidersiniz uzaklara / Uçuşurken mermiler...
köleliğin ortaya çıkmasıyla (sınıflı toplumların ortaya çıkmasına denk gelir) onları doğal ihtiyaçlarından mahrum bırakarak erken yaşta öldüren sahiplerinin köle ihtiyaçlarını karşılama için başvurduğu en önemli köle edinme kaynağıydı.
kimsenin durdurmaya gücü yetmeyecek olandır. savaşın ideolojilerle dolaylı olarak bir ilgisi vardır fakat aslen insan dogasının ürünü olan bir aksiyondur. dogaya karsı gelmek sonuçsuzluk dogurur; onu oldugu gibi kabullenmek de tembellik. kendi doğamızla savaşalım derim.
nedeni ne olursa olsun gayet mantıklı ve doğal olan olgu. eğer dünyada bütün bütçe insanın yaşaması ve rahat rahat üreyebilmesi için harcansaydı asıl o zaman dünya yaşanmaz bir yer olurdu. zira 7 milyarı bile dünyanın mahvetmeye yetiyor da artıyor zaten. neyse, tekrar hatırlatmak gerekirse:
(evet, ölümler kimileri için trajiktir, kimileri içinse istatistik. amma velakin, insanın kendisi zaten insanın en büyük sorunu değil midir? keşke insan sadece kendi için sorun olabilmekle yetinebilseydi. bu çok duygusal primatın soyunu tükettiği milyonlarca türü de unutmamak lazım.)
nedeni ne olursa olsun saçma olan eylem *. dünyada savunma sanayine harcanan paralar milyarlarca doları aşmaktayken, milyonlarca insanın açlık, hastalık gibi nedenlerden dolayı hayata veda etmesine neden olmaktadır. yüzbinlerce çocuğun anne-babasız kalmasına, kadınların dul hale düşmesine, kısacası ailelerin parçalanmasına, geleceklerle ilgili hayallerin yıkılmasına, psikolojinin bozulmasına da neden olur. sonuçta her iki taraf için de * kaybeden kısım kesinlikle savaşan halktır. insan olmaktan utandırır. keşke kendi halinde bir amip olsaydım dedirtir.
kelimelerin tükendiği an ortaya çıkan gerekli durumdur. kötü olan savaş değil, bunun nasıl uygulandığıdır. bunun aksini savunursak, asırlarca dünyaya hükmetmiş bi imparatorluğa barbar demiş oluruz. halbuki durum öyle değildir. osmanlı zamanında sivil halk hiç bir zaman zarar görmemiştir. bunun tersini uygulayan, şu an ki abd ve israil gibi devletlerdir. ayrıca (bkz: savaşlar olmadan barışlar olmaz)
--spoiler--
içimizdeki özgürlük sevdasını , insan sevgisini ve yaşam sevincini anlayamadılar; kör ,sağır, dilsiz ve acımasız oldular. Kahrolsun savaş!
--spoiler--
yapmak varken karşıtı olan yıkmak nasıl olur?
barış varken tersi olmalı mı?
düzen içindeki birliğin tersini yaratma zamanı değil mi? ötekileştirmeye ne dersin?
hem, zayi olan insan tarafını budamanın en anlamlı açıklaması olur; nasıl olsa sonunda kazanç var, insanlık olmasa da ucunda. direngen zülfikârlarımızı aldık, direnenleri kırmaya gittik.
eklenecek pek çok nitelik ve nicelik; önemli olan kiminde yoğunluk, kiminde farklılık. ama illa taraflılık...
haydi kardeşim, yüzyılların savaşında sen de al bir rol; zafere adım adım ilerle yol yol... önce kavimler savaşı, ardından dinler savaşı, pekâlâ sonrasında toprak savaşı, sonra sömürü amacı, şimdi de bilgi çağı savaşı!
yani kısaca, milattan öncesi ve milattan sonrası;
kronolojik sırlaması...
insanlık dramı,
gücün karşıtı.
yüzyılların savaşı asla bitmeyecek.
bu hem dünya düzenine, hem insan mefhumuna aykırı.
merhaba dünya kaosu!..
hepimiz nefret ettiğimizi söylesek de, doğa, milyonlarca yıldır kendini, insan türü ortaya çıktığından beri, mutlak yok oluştan korumak için bizlerin genlerine aç gözlülük, hırs, nefret, kin gibi duyguları enjekte etmiştir.
ilk alet kullanabilen primatlardan beri, zekaya doğru orantıyla doğayı kontrol alma çabalarımızda da başarılarımız yükseldi, ama aynı zamanda vahşiliğimiz de arttı.
bugün 9 yaşında bebelerin ellerinde bile otomatik saldırı tüfekleri varsa, bugün neredeyse bütün ülkeler nükleer başlık üretiyorsa, bugün afrikada zevk için insanlar birbirini kadın çocuk demeden yok ediyorsa, bugün, ortada hiç bir neden yokken, sadece "isim" yüzünden milyonlarca insan ölüyorsa...
şunda, itiraf edemesek de, hemfikirizdir demektir: insan türü, birbirini yok etmekten zevk alıyordur, hatta bu artık bir ihtiyaç haline gelmiştir.
o hepimizin içinde var olan "dünya bir tek bana kalmalı" güdüsü, sonsuz kaynağa sahip olma hırsı, sevgiden bile güçlü bir duygu olan nefret...
öyle ki, bekaretini vahşice aldığımız bu toprağın, doğanın, bizlere verdiği ilahi bir cezadır aslında. evet çözümdür, ya doğa, ya da biz. ben bir kaç yüzyıl sonra doğanın galip geleceğini öngörmekteyim. hala umutlu görünüp, itiraf etmek istemesek de...
'savaş' adını duyduğumda bana insan demeye bin şahit lafını hatırlatan, psikolojik sorunları olduğunu düşündüğüm ve yecüc mecüc korkusuyla ırak a savaş açan bush un aklıma geldiği isimdir.
normal şartlarda oğulların babalarını gömdüğü bir hayat düzende, onu tersine çevirip, babaların oğullarını gömmesine sebebiyet veren hayatın en acı gerçeği.