yapmak varken karşıtı olan yıkmak nasıl olur?
barış varken tersi olmalı mı?
düzen içindeki birliğin tersini yaratma zamanı değil mi? ötekileştirmeye ne dersin?
hem, zayi olan insan tarafını budamanın en anlamlı açıklaması olur; nasıl olsa sonunda kazanç var, insanlık olmasa da ucunda. direngen zülfikârlarımızı aldık, direnenleri kırmaya gittik.
eklenecek pek çok nitelik ve nicelik; önemli olan kiminde yoğunluk, kiminde farklılık. ama illa taraflılık...
haydi kardeşim, yüzyılların savaşında sen de al bir rol; zafere adım adım ilerle yol yol... önce kavimler savaşı, ardından dinler savaşı, pekâlâ sonrasında toprak savaşı, sonra sömürü amacı, şimdi de bilgi çağı savaşı!
yani kısaca, milattan öncesi ve milattan sonrası;
kronolojik sırlaması...
insanlık dramı,
gücün karşıtı.
yüzyılların savaşı asla bitmeyecek.
bu hem dünya düzenine, hem insan mefhumuna aykırı.
merhaba dünya kaosu!..
--spoiler--
içimizdeki özgürlük sevdasını , insan sevgisini ve yaşam sevincini anlayamadılar; kör ,sağır, dilsiz ve acımasız oldular. Kahrolsun savaş!
--spoiler--
kelimelerin tükendiği an ortaya çıkan gerekli durumdur. kötü olan savaş değil, bunun nasıl uygulandığıdır. bunun aksini savunursak, asırlarca dünyaya hükmetmiş bi imparatorluğa barbar demiş oluruz. halbuki durum öyle değildir. osmanlı zamanında sivil halk hiç bir zaman zarar görmemiştir. bunun tersini uygulayan, şu an ki abd ve israil gibi devletlerdir. ayrıca (bkz: savaşlar olmadan barışlar olmaz)
nedeni ne olursa olsun saçma olan eylem *. dünyada savunma sanayine harcanan paralar milyarlarca doları aşmaktayken, milyonlarca insanın açlık, hastalık gibi nedenlerden dolayı hayata veda etmesine neden olmaktadır. yüzbinlerce çocuğun anne-babasız kalmasına, kadınların dul hale düşmesine, kısacası ailelerin parçalanmasına, geleceklerle ilgili hayallerin yıkılmasına, psikolojinin bozulmasına da neden olur. sonuçta her iki taraf için de * kaybeden kısım kesinlikle savaşan halktır. insan olmaktan utandırır. keşke kendi halinde bir amip olsaydım dedirtir.
nedeni ne olursa olsun gayet mantıklı ve doğal olan olgu. eğer dünyada bütün bütçe insanın yaşaması ve rahat rahat üreyebilmesi için harcansaydı asıl o zaman dünya yaşanmaz bir yer olurdu. zira 7 milyarı bile dünyanın mahvetmeye yetiyor da artıyor zaten. neyse, tekrar hatırlatmak gerekirse:
(evet, ölümler kimileri için trajiktir, kimileri içinse istatistik. amma velakin, insanın kendisi zaten insanın en büyük sorunu değil midir? keşke insan sadece kendi için sorun olabilmekle yetinebilseydi. bu çok duygusal primatın soyunu tükettiği milyonlarca türü de unutmamak lazım.)
kimsenin durdurmaya gücü yetmeyecek olandır. savaşın ideolojilerle dolaylı olarak bir ilgisi vardır fakat aslen insan dogasının ürünü olan bir aksiyondur. dogaya karsı gelmek sonuçsuzluk dogurur; onu oldugu gibi kabullenmek de tembellik. kendi doğamızla savaşalım derim.
köleliğin ortaya çıkmasıyla (sınıflı toplumların ortaya çıkmasına denk gelir) onları doğal ihtiyaçlarından mahrum bırakarak erken yaşta öldüren sahiplerinin köle ihtiyaçlarını karşılama için başvurduğu en önemli köle edinme kaynağıydı.
Gelin savaş efendileri / Siz, silahları yapanlar / Siz, ölüm uçakları yapanlar / Siz, dev bombaları yapanlar / Siz, duvarların ardına gizlenenler / Bilmenizi isterim ki, Maskelerinizin ardını görüyorum. / Siz, asla bir şey üretmediniz / Yok etmek için üretmekten başka. / Dünyamla oynarsanız / Küçük oyuncağınızmış gibi / Elime bir silah verirsiniz / Ve gözlerimden saklanırsınız / Ve kaçar gidersiniz uzaklara / Uçuşurken mermiler...
Hitlerin sanati, Yahudilerin mesguliyeti,mezopotamyanin tarihi, dinlerin ve mezheplerin insanliga hediyesi, masum bir yetimin anne baba diye feryadlari...Insanlik sucu iste a.q ...
yaşamayanın duygusunu asla tadamayacağı iğrençliktir. ama gereklidir, savaşsız dünya düşünülemez; kim ne diyecek ki? savaşmamaları için de birilerinin başı ezilmeli, eh o da savaş oluyor zaten. herkes yerli yerinde uslu oturmaz, insanız en nihayetinde. herhangi bir terör olayından sonra, önemli bir çatışmanın ardından "olaya el koyacağız. barış içinde yaşayalım hede hödö" mesajı veren devlet büyüklerine, bm'ye, tayyip'e falan da kızmıyorum; kızamıyorum. yaşamayan bilemez evet. insanlar öldü yazık, aay. o kadar. somut bir adım atılmaz, lafta kalır; yardım gönderilir, devlet büyükleriyle konuşulur. ama saldırılar falan bitmez, savaşın gidişatına hiçbir etkisi olmaz bu insanların. onlara kızmak ne mümkün? savaşın ne olduğunu gördüler mi ki nasıl müdahale edebileceklerini görsünler? savaş kaygıları var mı ki bitsin diye uğraşsınlar? kendileri rahattaysa zaten hiç uğraşmayacaklar. eh, onlar da haklılar. bilemezler; bilmeden de ne yapacaklarını kestiremezler. yapabilecekleri tek şey, her şey çatışmadan sonra "yardım göndereceğiz" demek gerçekten.
sıradan bir iş gününde evinize dönerken kafanızın üzerinden bir duman bulutu mu geçti? bir yerden alevler mi yükseldi, çığlıklar mı duyuldu? kim yaşadı o kaygıyı? annem, babam orada mıydı; tanıdıklarım mı vardı acaba? ya da o bomba mıydı gerçekten, neydi? bir başka patlama. ne olabilir ki? uçak yok birşey yok, ne patlaması bu; çocuklar ateş yakıp içine parfüm falan mı attılar lan yoksa? ama düşünmeye başlanmıştır bir kere. benim tepeme de düşmesin bir tane diye düşünemez insan; telaşla çevresine bakar, telefona sarılır ve yakınlarından haber almayı dener. çekmiyordur, çalışmıyordur telefon. allah belanızı versin diyip olduğu yere çöker. belki bir bomba da ona isabet eder.
bundan çok daha fazlasıdır, kısacık bir entryde akla gelen budur. harfi harfine der meister yazıtıdır. kendisi savaş görmüş müdür? görmemiştir. ama çatışmada yakınını kaybetmiş, önünde adam öldürmenin ne demek olduğunu da görmüştür. ya da savaştaki sivillerin halini.
Karmaşık labirentler içinde
Boşu boşuna bir koşuşturma,
Tıpkı hiç susmayan bir bebeğin
Ağlaması kadar kulak tırmalayıcı,
Ve bir o kadar da hazin…
Sürekli yankılanan acı haykırışlar,
Melekler kadar saf ve masum çocukların
Yok olup giden ışıltılı yaşamları…
Hırçın bir çocuğun her yeri talan etmesi gibi
Yıkılıp giden ülkelerin
Savruk ve yalnızlığa mahkum edilmiş,
Issız topraklarındaki parçalanmış hayatlar
Ve apansız ölümlerin sessiz çığlıkları…
cihat olarak islamın kutsal kitabı vasıtasıyla ve yine islami deyimle allah'ın emri;
--alıntı--
fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (inkara) son verirlerse şüphesiz ki allah onların yaptıklarını çok iyi görür.
--alıntı--
kaynak; kuran-ı kerim, enfal suresi 39. ayet, diyanet vakfı meali.
SAVAŞ Türkiye'de en çok kullanılan 162. isim (... 160. hilal, 161. cemal, 162. savaş, 163. gözde, 164. yunus, ...). Ülkemizde yaklaşık her 775 kişiden birinin adı SAVAŞ ve ismin yaygınlık oranı binde 1.29.
SAVAŞ adının yaygınlık oranının Türkiye'nin resmi nüfus sayımı sonuçları ve günlük ortalama nüfus artış hızına orantılarsak ülkemizde 13-02-2009 21:35 itibariyle yaklaşık 92,782 kişinin isminin SAVAŞ olduğu ve SAVAŞ isimli kişi sayısının her yıl ortalama 1533 kişi arttığı tahmini yapılabilir.
SAVAŞ isminin Amerika Birleşik Devletindeki yaygınlık oranını hesaplarken bu isme elimizdeki Amerikan veritabanındaki 702,203 kişi arasında hiç rastlayamadık. Bu nedenle ismin Amerika Birleşik Devletindeki yaygınlık oranın bir milyonda 1.4'ten dahi az olduğunu ve Amerikada toplam 400'den az sayıda SAVAŞ yaşadığını tahmin ediyoruz.
SAVAŞ Türkiye'nin en yaygın 162. ismiyken, Amerika Birleşik Devletinde en yaygın 162. ad ise Sandra ismi. SAVAŞ adının yakın kullanım oranına sahip diğer Amerikalı isim kardeşleri arasında 160. Kimberly 161. Joan 162. Sandra 163. Singh 164. Kent isimleri de sayılabilir.
geçen cuma hutbesinde anlattı hoca;
ataturke bir arap ülkesi lideri nasıl bağımsızlığı kazanacaklarını sormuş. ataturk de 1 milyon hemen o an ölmeye hazır askerin olması lazım demiş. arap da 100000 bile bulamam deyince ata da o zaman bağımsızlığı unut demiş. valla şu an savaşa girilse yüzde 90 askerin kaçacağını düşünüyorum. kaçmanın cezası ölüm değil çünkü.