savarona

entry74 galeri30
    48.
  1. 47.
  2. 47.
  3. Kemalistler atalarinin mirasina nasil sahip ciktigi ortsda.
    En son seks partileri duzenleniyodu o yatta.
    Alkol de vardir muhakkak.
    1 ...
  4. 46.
  5. 136 metrelik boyuyla dünyanın en uzun yatlarından biridir. atatürk'üm emriyle alınmıştır. sinema salonu, saunası, hamamı, suitleri, jakuzileri ve içindeki paha biçilmez bir çok antika ile lüksün dibine vurmuş atanın uğruna, bi çoıcuğun oyuncağını bekleidiği gibi bekledim seni, bana hastane mi olacaktın dediği yattır.

    atanın içinde sadece 56 gün kaldığı diye savunanlar var bu yatı.
    alınsın kardeşim benim umrumda değil. ama bana çıkıp, savaştan yeni çıkmış, açlıktan kırılan halkın daha yeni yeni ayaklarının üstünde durduğu yıllarda sırf kenarda öylesine dursun diye alındığından bahsetme. bahsetme çünkü komik duruma düşüyorsun.

    sana halk savaştan çıkmış açlıkla savaşıyor diyorum bana, atatürk içinde çok kalmadı geziye falan da çıkmadı diyosun. geziye çıkmamasının içinde çok kalamamasının nedeni ata'nın hastalanmasıdır, ve sanırım o sıralar bi eksiğimiz yattı...

    --spoiler--
    başındaki türban,beynini örtmüş senin.oku biraz cahil şakire,oku diyor bak ilk ayet
    --spoiler--

    bu son laflarını da senin kendi kişiliğine veriyorum...

    son 2-3 sene önce fuhuş yuvasına dönmüştü. umarım düzelmiştir...
    4 ...
  6. 45.
  7. 44.
  8. iskele tarafindaki guzelim ahsap filikalarin yerine 2 tane uyduruk surat teknesi konulan bu ulkenin prestiji olan sahip cikilmasi gereken mumkunse cumhurbaskanligina tahsis edilmesi gereken milli servet.
    0 ...
  9. 43.
  10. Savarona.. Bir tutkunun öyküsü..

    Ertekin'e girdim ki, Kahraman'la (Sadıkoğlu) oturuyorlar..

    Bir sandalye de ben çektim..

    Güven'e "Bana bir kahve" dedim..

    Kahraman "Yarım saat vaktin varsa, size kahveyi ben ikram edeyim.. Hadi gelin" dedi..

    Doluştuk benim arabaya..

    Savarona!..

    Dünyanın en güzel yatı Kuruçeşme sahillerine yanaşmış..

    Oraya götürüyor Kahraman bizi..

    Yıllar yıllar önce, Cannes'da görmüştüm, Festivalin açılış günü..

    Marina'daki yüzlerce tekne arasında, arkasındaki Türk Bayrağı ile nasıl gururla duruyordu.

    Yıllar yıllar önce, Monte Carlo'da görmüştüm..

    Galatasaray'ın Real Madrid'i yendiği gün..

    Dünyanın en pahalı tekneleri arasında süzülen bir kız gibiydi, gene dalgalanan Türk bayrağıyla..

    Yıllar yıllar önce St. Tropez'de görmüştüm.

    Dünya milyarderlerinin birbirlerine tekne gösterileri yaptıkları limanda "Benim yanımdan geçemezsiniz" edasıyla süzülüyordu. Bana hep gururla baktıran bayrağımızı rüzgarla savurarak..

    Kahraman, önce gezdirdi bize bu dünya güzelliğini.. Sonra arka güverteye oturduk.

    Kahraman anlatmaya başladı..

    Savarona'nın öyküsünü anlatmaya başladı..

    içindeki çocukluğundan başlayan Savarona tutkusuyla paralel.. Harika şeyler anlatıyordu.

    Savarona'nın doğuşu..

    Atatürk'e gelişi..

    Sonrası..

    Deniz Harp Okulu "Okul Gemisi" oluşu..

    Sonra jilet yapılmak üzere hurdaya çıkarılışı..

    Tutkulu olduğu yatı kurtarmak için verdiği savaşı..

    Kahraman akıllara durgunluk veren bir mücadele, "imkansızlar"ı yenen bir zekayla tekneyi önce ölümden kurtarmış, sonra sıra, 49 yıllığına kiraladığı "Leş"i yüzer ve içinde yaşanır hale getirmeye gelmişti.

    Asıl savaş orada başladı..

    Bismillah..

    Geminin alt katlarını işgal eden ve oraya girene saldıran her biri kedi büyüklüğünde binlerce fare yok edilmeliydi..

    içeri gireni parçalayan binlerce aç fare..

    Kahraman anlattıklarını bitirdiğinde, tam 3.5 saat geçmişti.

    Yarım saat diye gitmiş, vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştık..

    Anlattıkları romandı çünkü..

    "Bunlar sende kalmamalı Kahraman" dedim..

    "Vaktim mi var" dedi..

    "işte bize anlattın ya.. Bir daha anlatırsın" dedim..

    Ercan Arıklı'nın hayatını harika yazan Arda Uskan'ı buldum..

    "Kahraman'ı ara.. Onda dünya güzeli bir roman konusu var.

    Ama gerçek roman.

    Her satırı yaşanmış..

    Üstelik tonla belge, tonla resim..

    Harika bir kitap yaparsın.."

    Aradan bir sene geçti..

    Geçen gün Ertekin'e uğradım gene..

    Güven bir kitap uzattı..

    "Kahraman Bey size bıraktı" dedi..

    Baktım.. Kalın ciltli, kuşe kağıda basılmış pırıl pırıl bir kitap..

    Kapağında "Bir Tutkunun Öyküsü" yazıyor..

    Altında Arda Uskan imzası..

    Fonda, dünya denizlerinde her gördüğümde, hem de nasıl gururlandığım manzara..

    Bir teknenin arkası..

    Üzerinde nazlı nazlı dalgalanan ayyıldız..

    Kaportada "Savarona" yazıyor..

    Hemen altında "istanbul.."

    Açtım okumaya başladım..

    Elimde kitap arabaya girdim. Ercan'a "Eve" dedim.. Evde devam ettim..

    Bildiğim hikaye ama, bu hikaye değil, efsane.. Arda nasıl harika yazmış..

    Elimden bırakamadım..

    Giriş bölümünü köşeme aynen aldım..

    Birbirlerine ilk adları ile hitap eden iki devlet başkanı Turgut Özal ile George Bush'un telefon konuşmasını..

    "Turgut, George'u bir daha aradı" başlıklı yazı o..

    Kimin arattığı, niye arattığı, ne olduğu hep kitapta..

    Maliyeti gayet yüksek bu kitaba Kahraman hiç bir kar amacı gütmediği için, sadece 25 lira fiyat koymuş...

    Tüm gelirini de Türk Eğitim Vakfı'na bırakmış..

    Yaz günleri için enfes bir okuma kitabı..

    Hemen anlatmak isteyeceğiniz akıl almaz şeyler de öğrenerek bir nefeste bitirecek ve bitirdiğinize üzüleceksiniz...

    Teşekkürler Arda..

    Yaşa Kahraman!..

    * * *

    Turgut, George'u bir daha aradı..

    - - -

    Ne.. Zehirli gaz mı?"

    Bunu sorarken neredeyse koltuğundan düşüyordu Turgut Özal.

    "Evet" diye cevap verdi Kahraman Sadıkoğlu.

    Sakin ve kibar bir sesle devam etti:

    "Metil bromür."

    "Ama bu resmen kimyasal silah.!"

    "Hepsini ancak o öldürürmüş Turgut Bey. Başka çaremiz yok..."

    1990 yazının belki de en sıcak günüydü.

    Saddam'ın orduları Kuveyt'e girmiş, Ortadoğu yeni bir savaşın eşiğine gelmişti.

    Tüm bunlardan habersiz olan Okluk Koyu'ndaki Cumhurbaşkanlığı Konutu'nun bahçesi, denizden esen serin rüzgarı bekliyor gibiydi.

    Turgut Özal, karşında masum bakışlarla oturan genç adama doğru eğildi ve bir kez daha sordu:

    "Sen ne istediğinin farkında mısın?"

    "Biliyorum ama başka çare yok.. Metil bromürü sadece Arizona'da bir şirket üretiyor.. Satmıyorlar da!"

    "Satarlar mı adamlar.. Zehirli gazı yahu?"

    "Ben araştırdım efendim. Sadece devlet kanalıyla getirtilebiliyormuş..."

    "Peki, benden ne istiyorsun Kahraman?"

    Kahraman bir an sustu.

    Nasıl söyleyeceğini bilemiyordu.

    Doğrusu, söylenecek gibi de değildi.

    Birkaç saat önce helikopterle istanbul'dan gelmiş, Cumhurbaşkanı ile olan randevusuna tam vaktinde yetişmişti.

    Özal'ın çalışma odasında George Bush ile telefonda konuştuğunu, biraz beklemesi gerektiğini iletmişti özel kalemi.

    Çardağın altında otururken de uzun uzun düşünmüştü.

    Körfez Savaşı...

    George Bush...

    Kaynayan Ortadoğu...

    Ve bunların arasında savaşan George Bush'un orduları!

    Bush! Evet Bush! işte çözümün ta kendisi! ABD Başkanı yani.

    Çok güçtü elbette, fakat imkansız da değildi.

    Ama nasıl söyleyecekti Turgut Bey'e?

    Şimdi o an gelmişti işte. Özal bir daha sordu:

    "Dilini mi yuttun Kahraman? Ne istiyorsun oğlum benden?"

    "Efendim, düşündüm ki... Belki Başkan'ı arayabilirsiniz?"

    "Hangi Başkan'ı?"

    "Amerika Başkanı'nı.. Bush'u yani. Ancak o çözer bu meseleyi."

    Turgut Özal'ın gözlerinin nasıl büyüdüğü, o katmerli gözlük camının ardından bile belli oluyordu. Duyduklarına inanamamış gibiydi.

    "Yani şimdi sen benim, Amerikan Başkanı'nı arayıp, 'Hey George, benim biraz kimyasala ihtiyacım var' dememi mi istiyorsun?"

    Kahraman cevap vermedi.

    Bunun çılgın bir fikir olduğunu biliyordu ama karşısındaki de zaten her zaman böyle fikirlere kucak açmış biri değil miydi?

    Nitekim derin bir iç çekişten sonra Özal kararını verdi.

    "Peki, bir deneyelim bakalım!"

    Az ileride oturan Özel Kalem Müdürü'ne döndü ve emretti;

    "George'u bir daha arayın..

    (sabah - Hincal uluç)
    0 ...
  11. 42.
  12. 41.
  13. atatürk e eğer hizmetlerinden ötürü böyle bir yat alındıysa recep tayyip erdoğan a

    başbakanlığı döneminde hiçbir banka hortumlan(a)mamıştır.
    enflasyonu tek hanelere düşürebilmişliği vardır.
    en yakın rakibi paradan 6 sıfırı bile atabilecek beceriye sahip değildir.
    8 sene içinde yaptığı duble yollar 1923 ten iktidara geldikleri 2002 ye kadarki sürede yapılanların 2 katıdır. (12.000km)
    cumhuriyet tarihinden 2002 yılına kadar 220.000 derslik yapılırken 2002 den 2010 a kadar recep babanız size 223.000 derslik yapmıştır.
    ya marmaray?
    ya hızlı trenler?
    ya metrolar?
    ya her ilde açılan üniversiteler? (evet her ilde)
    ya hiç artmayan kiralar?
    ya toki in yaptığı 440.000 konut?
    ya gap dap kop?
    ya dış politikadaki 6 okka t.ş.ak?
    ya özürlülere evde bakım?
    ya avrupanın en büyük adalet sarayları?
    vesaire vesaire vesaire...

    hizmetlerinden ötürü kocaman bir transatlantik alınmalıdır. bu entry sulandırmadan tüm samimiyetimi içermektedir.
    2 ...
  14. 40.
  15. atatürk için azdır bile.
    adam sizi hilafetten kurtardı makarnalar.
    sizin yaptığını şey düpedüz vefasızlık...
    gözü dönmüşlülük.
    1 ...
  16. 39.
  17. 38.
  18. fuhuş olaylarına konu olduğu gün kalbimin sıkışmasına neden olmuş, kıymetini anlam veremediğim bir şekilde bilemediğimiz ata yadigarı.
    1 ...
  19. 37.
  20. devlet tarafından satın alınarak Atatürk'e armağan edilen yattır. döneminde dünyanın en büyük yatıydı. Amerikalı zengin bir kadın tarafından Almanya'da Blohm und Woss adlı tersanede yaptırıldı. 1931'de denize indirildi. ama Abd hükümeti teknenin tescil edilmesi için maliyeti kadar gümrük vergisi isteyince satışa çıkrarıldı. 1 Mart 1938'de Türkiye Cumhuriyeti tarafından satın alınarak Atatürk'e armağan edildi. Atatürk'ün ölümünden sonra bir süre Cumhurbaşkanlığı yatı olarak kullanıldı. Temmuz 1951'de deniz kuvvetleri komutanlığına devredildi ve eğitim gemisi olarak kullanılmaya başladı.
    0 ...
  21. 36.
  22. 35.
  23. acaba yatta fantezi yapanlar neler düşünmüşlerdir? Tarihine bu kadar saygısız ilgisiz bir millet varmıdır?
    0 ...
  24. 34.
  25. günlük kirası 50.000 dolar olan yat.
    1 ...
  26. 33.
  27. --spoiler--
    savarona bir cemaatçinin eline geçse ve içinde maklube yenilip risale okunsaydı kemalistler daha çok üzülürdü kesin.
    --spoiler--
    twitter'dan.
    1 ...
  28. 32.
  29. değil savarona'yı, savarona filosunu bile hakeden ata'mıza iç mıhraklar tarafından her zaman fazla görülen yat.
    2 ...
  30. 31.
  31. atatürk'ün en sevdiği gemicik.
    her ne kadar amacı dışında kullanıldığı iddia edilse de, zamanında bu gemide olanlar bir tez konusudur.
    0 ...
  32. 30.
  33. 29.
  34. --spoiler--
    (dha) -- antalya il jandarma komutanlığı ekipleri, 7 ay önce aldıkları ihbarı değerlendirerek insan ticareti yapan fuhuş çetesinin peşine düştü.

    bugün öğle saatlerinde antalya merkez, belek beldesi, istanbul ve muğla göcek'te demirli bulunan savarona yatına eş zamanlı operasyon yapıldı.

    gözaltılar sürerken, atatürk'ün ölmeden önce kullandığı "savarona" adlı yatta sahil güvenlik botları eşliğindeki arama çalışması devam ediyor.

    fuhuş çetesinin, rusya ve ukrayna'daki mankenlik ajanslarına kayıtlı kızları türkiye'ye getirip fuhuş yaptırdığı, fuhuş yeri olarak savarona yatırır kullanıldığı ve günlük 50 bin dolara kiralandığı belirlendi.
    --spoiler--
    0 ...
  35. 28.
  36. 27.
  37. anlam veremediğim şekilde bir haftaya yakın süredir çırağan sarayı açıklarında demirlemiş olarak boğaza güzel bir görüntü katmış gemi yat karışımı deniz ulaşım aracı.
    0 ...
  38. 26.
  39. bir ara satılıyor diye bayağı bir olay olmuştu. benim anlamadığım bugün bile aşırı lüks olarak addedilen bir yatı 'yokluklar içinde kurulan genç cumhuriyet'in nasıl aldığı.
    1 ...
  40. 25.
  41. savaş sonrası yurdum insanın açlıktan kırıldığı günlerde 1 milyon 250 bin dolara atamızın sipariş ettiği yattır.Çok gereklidir yoksam sonra demesin avrupalı ülkeler koskoca atatürk'ün yatı bile yok.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük