savaşlar olmasaydı dünya şu an olduğundan çok geride olurdu. insanlık birbirleri ile mücadele içerisinde iken gelişme göstermiştir. savaş zeka işidir ve kaçınılmazdır. önemli olan öncesinde ve savaşta nasıl davranılması, neler yapılması gerektiğini bilmek ve kazanmaktır. herkes eşit olamaz. ham madde kullanımı verimliliği arttıkça nüfus da aynı oranda artmıştır. değişen bir durum söz konusu değildir.
krizler kadar toplumun gerçeğidir. savaşmayan devlet yoktur, hatta devletler bile kanla kurulmuştur. kan dökmek toplum olmanın bilincinde vardır ve devletin dilidir bu.
hatta şiddet hak doğurur felsefesiyle hareket eden terör grupları kan döke döke devlet tarafından dikate alınmıştır.
senin olanı bile sana vermeyen bir otoriteden istediğini almak için savaşmak zorundasındır.
kötü olduğu tartışılabilir fakat gerekli olduğu tartışılamaz.
durağanlığın hakim olduğu dünya için ihtiyaçtır. savaş, ihtiyaçlardan doğar ve dönüşümün (marx'ın sözünü ettiği dönüşüm) en etkili adımıdır.
"sizlere çalışmayı değil, kavgayı öğütlüyorum. sizlere barışı değil, zaferi öğütlüyorum. çalışmanız bir savaş, barışınız bir zafer olmalı." *
Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce,
italyanlar başvekili muhterem Düce!
Duydum ki, yelkenleri edip de fora
Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür;
Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür.
Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
Hem karadan, hem denizden ordular indir!
Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
Kalem, fırça, mermer nedir? Birer oyuncak!
Şaheserler süngülerle yazılır ancak!
vikipedi'den aldığım zoraki tanım: "Savaş veya harp; ülkeler, bloklar ya da bir ülke içerisindeki büyük gruplar arasında gerçekleşen topyekün silahlı mücadeledir."
montaigne savaş hakkında şöyle bir şeyden bahseder: devletlere bile fazla mutluluk, refah iyi gelmez. bir süre sonra halk kendi içinde çatışmaya başlar. bu yüzden devletler de sağındaki solundaki devletlere çatar. hatta birçok halk, iç savaş yerine başka bir milletle çatışmayı daha tatlı bir bela olarak görmüştür. montaigne ise bu durumu doğru amaç uğruna yapılan yanlışlar olarak değerlendirir.
şahsen ben de buna katılıyorum. devletler stres atmak istercesine başka devletlere bulaşıyor. bir musibet, bin nasihatten iyidir mantığıyla da halk zor zamanları görüp bir araya geliyor. kendi arasındaki çatışmayı unutuyor. ama nihayetinde sorunları çözmek için yanlış bir yol. benim her daim temennim yurtta sulh, cihanda sulh olması.
-herhangi bir şeyle herhangi bir şekilde verilen mücadele..
-karşılıklı zararlı çıkma durumu..
-daha çok sorun çıkartan çözüm..
-seviyesizlik belirleme sınavı..
Savaşa gitmemiz buyruldu
“Toprak için aslanlar gibi dövüşün” diyerek
Toprak için! Ama kimin toprağı? Söylenmedi bu
– Dere beyinin toprağı olsa gerek!
Savaşa gitmemiz buyruldu
“Özgürlük adına” diyerek
Özgürlük adına! Ama kimin özgürlüğü? Söylenmedi bu
Halkın özgürlüğü olmasa gerek!
Savaşa gitmemiz buyruldu
“Bizden” dendi “yardım bekliyor müttefik uluslar”
Ama en önemli şey unutuldu:
Kimin cebine girecek banknotlar?
Savaş kimisi için hayatla ödenen bir fatura
Milyonluk kazançtır kimisine
Çocuklar, daha ne kadar –
Katlanacağız bu ağır işkenceye?
--spoiler--
-aaa! siz demek gerçekten de korkağın tekisiniz, ferdinand! bir lağım faresi kadar tiksindiricisiniz…
- öyle büsbütün korkağım, lola, savaşı ve içinde ne varsa hepsini reddediyorum… ben savaş var diye üzülmüyorum… ben kaderime razı olmuyorum… ben bu konuda sızlanıp durmuyorum… onu olduğu gibi reddediyorum, içindeki insanlarla birlikte, onlarla, onunla hiçbir alışverişim olsun istemiyorum. isterlerse dokuz yüz doksan beş milyon kişi olsunlar ve ben tek başıma kalayım, yine de haksız olan onlar, lola, haklı olan da benim, çünkü ne istediğini bilen bir tek ben varım: ben artık ölmek istemiyorum.
- ama savaşı reddetmek olanaksız ferdinand! vatan tehlikedeyken savaşı reddetmek için ya deli ya da korkak olmak gerek…
- o zaman da yaşasın deliler ve korkaklar! ya da daha doğrusu bir tek deliler ve korkaklar yaşayabilecek! örneğin yüz yıl savaşları sırasında ölen askerlerden bir tanesinin bile adını hatırlıyor musun, lola?… bu isimlerden bir tanesini bile öğrenmeyi denediniz mi hiç?… hayır değil mi?… asla denemediniz? onlar sizin gözünüzde şu önümüzdeki herhangi bir eşyanın sıradan bir atom zerreciği kadar adsız, önemsiz, hatta daha bile meçhul, sabahki dışkınızdan bile değersiz… gördüğünüz gibi, lola, boşuna ölmüşler! bir hiç uğruna ölmüş o salaklar! iddia ediyorum! kanıtı ortada! tek değerli şey yaşamdır. bahse girerim ki on bin yıl sonra, bize ne kadar mükemmel görünürse görünsün, bu savaş tamamen unutulmuş olacak… olsa olsa bir avuç malumatfuruş, bu savaş ve onu süsleyen belli başlı katliamların kesin tarihi konusunda sağda solda kapışırlar, o kadar… insanların birkaç yüzyıl, birkaç yıl, hatta birkaç saat mesafeden birbirleri hakkından anımsanmaya değer buldukları biricik şey budur… ben geleceğe inanıyorum lola…
--spoiler--