günümüzde dünyaya ve insanlığa olabildiğince zarar verdiği için karşı olduğum eylem. savaşı seviyorum, muazzam zaferleri okuduğumda kapıldığım çoşkuyu kelimelerle tarif edemem. ancak savaş benim için edebi bir konudan da öteye gidemez.
maddi manevi, ganimet cennet vaadi ile kandırılan canlıların birbirini öldürmesi... iletişim çağı göstermiştir ki günümüzde savaşlar cinayettir. ha eskiden vaadli vaadsiz son çareydi. şimdi savaşsız hakların aranması çaresizliği söz konusu değil. ekonomik savaşı kazanan bireylerin böyle bir caniliğe maruz kalması söz konusu bile değil. ibneliğin lüzumu yok.
genellikle devletlerin diplomatik krizleri çözemediğinde başvurduğu yoldur. ama geçmişten bugüne çok farklı sebeplerden dolayı da savaş açılabilmiştir.
devletler kimi zaman topraklarını genişletmek, kimi zaman dinini yaymak kimi zaman ekonomik refahını arttırmak hatta kimi zaman da kişiler arasındaki problemler için de savaşa başvurabilir. sorunun çözülmesi için yapılan savaşlar her zaman beraberinde daha büyük sorunlar getirmiştir. genellikle de devletler bunu göz ardı ederler. devlet çıkarı diye adlandırılan bu kavram, aslında insanları öldürmenin legal yoludur bence.
Taktik ve teknolojik üstünlüğü kullanarak sayı üstünlüğünü yenme sanatı.
Savaşta hiçbir zaman adalet yoktur.güçlü zayıfı ezer kuralı da yoktur.bi çöl fırtınası bir yağmur veya kar yağışı her şeyi değiştirebilir.
Her büyük savaşin ardından insanlık için büyük gelişmeler olmuştur.
Teknolojinin en hızlı büyüdüğü ortamlardır. 5 yıllık yıkıcı bir savaş teknolojiyi alır 50 yıl öteye atar. O zaman savaşta akan kan teknoloji ağacıni besler büyütür diyebiliriz.
insanlık açısından bakarsak toplumların cinnet anıdır diyebiliriz. Uysal ve cana yakın olmalarıyla nam salan Japonların 1930 ile 1945 yılları arasında özellikle Çinlilere yaptıkları başka türlü anlatilamaz değil mi ?