yani burda üstad demek istiyorki; savaş diye bir kelime yokken barış adındaki kelimeye ihtiyaç duyulmuyordu. ne zaman savaş oldu o zaman insanlar savaşşızlığın değerini anladı ve buna barış ismini koydular.
Barış, büyük bir ideal olabilir ama gerçek anlamda barışa ulaşmak için bir denge kurmak, kırılganlıkları görüp o kırılganlıklarla yaşamak gerekiyor. O yüzden savaş, her zaman barışın bir parçası oldu. Bir yanıyla insanlar birbirlerine zarar verirken, diğer yanıyla da bu zararları en aza indirmenin yollarını aradılar. Bu, bir yandan insanlığın gelişmesinin önünü açtı, bir yandan da derin yaralar bıraktı.
Özetle, savaş ve barış birbirinden ayrılmaz iki olgu gibi görünüyor. Birinin olmadığı yerde diğeri de tam anlamıyla var olamaz. Her iki kavram da bir halkın, toplumun ya da dünyanın sınavıdır.