üretim teknolojileri konusunda olmazsa olmaz bir birimdir. endüstriyel ürünlerin üretimi ve sunumu konusunda tecrübeli mühendis kişisi ciddi paralar kazanabilir. yetenekleri doğrultusunda tabi.
dış ticaret mevzuatı bilgisi yoksa ve dış ticaret pazarlaması yapmıyorsa, mesai arkadaşları olan meslek lisesi mezunu ya da yüksek okul mezunu satışçılarla aynı kefeye koyulurlar...
çok spesifik bir alan içindeyse, yani belli bir sektörün adamıysa işi iyidir. avantajları olur. eğer dış ticaret departmanı (ihracat) anlamında tercih edilmişse işi stresli ama iyidir.
'ben acaba vaktiyle o akışkanlar mekaniği dersini neden gördüm?' diye kendi kendine sorular sordurtan meslek. güzeldir, monotonluktan uzaktır. fazlaca seyahat içerdiği için mühendis kişinin arkadaşları tarafından oldukça kıskanılan meslektir; halbuki siz hiç istememişsinizdir barselonaya, romaya, amsterdama, münihe, pekine, brazile gitmeyi.
hızı artırırsan basınç düşer yani fazla kişiye satmaya çalışırsan müşteri üzerindeki etkinliğin azalır.
al sana akışkanlar mekaniği.
ne oldu sustun dimi
bak sana bi alet satayım marş basmayınca çok faydalı.
satış yapan mühendislik mezunudur.
meslek kodu, satış destek personeli veya diğer mühendisler olabilir.
her ikisini gördüğünde de üzülür ama.
halbuki elektrik elektronik mühendisidir, öğrenimi boyunca malzeme, metalurji, tekstil, endüstri, işletme mühendisleriyle dalga geçmiştir.
diğer satışçılarla arasında km yarışı vardır mesela, kim daha çok km yaptıysa o daha çok çalışmış demektir.
taksici gibi bütün gün oradan oraya gitmesi gerekir, gitmeyince de eleştirilir araç takip sistemi olan aracından çekilen raporla birlikte.
3 tane müşteri ziyareti ayarlamak için 10 farklı telefon görüşmesi yapması gerekir, yine de ayarlayamaz çoğu zaman.
altında çalışan kimse yoktur, üstünde çalışan çoktur ama. ne yöneticisi biter ne bölge sorumlusu ne satış müdürü ne patronu.
depodaki adam depodan mal çıkmıyor diye, üretimdeki adam üretim boş diye laf sokar.
yöneticisi araç çalışma saatlerinden, haftada bir gittiği şirkete yarım saat geç kaldığı için, aldığı izinlerden, yaptığı ziyaretlerin az olmasından dolayı laf sokar.
müdürü satışların düşük olmasından, rakip firmalara iş kaçırılmasından, karlı satış yapmadığından laf sokar.
patron ise hepsiyle birlikte bir de vadeli satışlardaki kur farkından, vadesinde alınamayan ödemelerden dolayı laf sokar.
bugün boşver satmayalım bu fiyata denilen ürünü yarın neden satamadığını ise herkes sorar.
sürekli bir satış baskısı altında insanlara bir şeyler anlatmaya çalışan insandır, yardımcı olmaya çalışsa bile güven veremez kimseye. mal satmaya çalıştığı zannedilir.
ihtiyaç yoksa telefonlarını kimse açmaz, ihtiyaç varsa ama cumartesi pazar saate bakılmadan aranır.
aldığı maaş prim de aldığı için genelde düşüktür.
ama primi almak için de 4 ay beklemesi ve köpek gibi satması gerekir.
sene sonu zam toplantısında da şirket ortalamasında aldığı zam için ama sen primde alıyorsun denilir. ama satışlar da %50 artmazsa benim maaşıma %50 zam yapılmış olmuyor dediğinde ise 1-2 cari aktarılır üzerine en fazla, bir önceki senelerde 0 çekmiş olanlarından.
her hafta yeni bir challange başlar mesela, her ay daha büyük bir challange sene sonuna yaklaşırken bir sonraki seneyi de düşünür mesela.
bildiği her şeyi unuttuğu için çıkış yolu da yoktur artık, garip gureba fakir fukara olan bir hayattır onunkisi.