satranç

entry890 galeri85 video1
    40.
  1. sabır, zeka, taktik anlayış gerektiren ve kazandığınız zaman egonuzun tavan yaptığı ama kurtulması çok zor olan bulaşıcı bir hastalıktır.
    6 ...
  2. 39.
  3. aynı zamanda;

    Aruzun (müfte'ilün, müfte'ilün, müfte'ilün, müfte'ilün) kalıbıyla ve musammat gazel biçiminde yazılan şiirlere de Satranç denir. Mısraların kafiyeli parçaları alt alta dizilirse dörtlüklerden oluşan bir biçim ortaya çıkar.
    4 ...
  4. 38.
  5. Zevkle oynanabilecek,bir sonraki,bir sonraki hamleyi düşünerek akılcı bir taktik gerektiren,zekanızı en iyi şekilde kullanmanız gereken,odaklandığında biraz da anlıyosan bişeyler yapabileceğin 2 kişilik bir oyun.Bazı kişiler satranç da mı zekayı geliştirir,öyle saçma şey mi olur alt tarafı bir oyun derler.Ancak bu insanlar satrancın S'sinden bile anlamamaktadırlar.Onların söyledikleri bir kulaktan girer diğerinden çıkar.Satrancın tadını oynayanlar iyi bilirler.
    3 ...
  6. 37.
  7. 1972 yılında, izlanda'daki Spassky - Fischer Dünya Satranç Şampiyonası maçı, öncesindeki söz düelloları ile de ünlüdür:

    Spassky: Satranç hayat gibidir!
    Fischer: satranç hayattır!

    Ayrıntılar için kaynak: Richard Roberts "Fischer - Spassky Asrın Maçı" Bilgi Yayınevi
    6 ...
  8. 36.
  9. en uzun maçın 1950 yılında pillicin ve cernyak arasında oynanmış ve bu maç 22 saat 50 dakika sürmüştürtür. ayrıca bu maçta 191 hamlede bitmiştir.
    7 ...
  10. 35.
  11. kesfedilmeyi bekleyen oyun. zor ve bir o kadar guzel.
    4 ...
  12. 34.
  13. Yeryüzü tam bir santraç tahtasına dönüşmüştür; kuvveti ve siyaseti elinde bulunduranlar, dünyanın hemen her karesinde istedikleri taşı ileri, geri, sağa veya sola oynatıyorlar, emirlerine uymayanları da yiyorlar veya yediriyorlar...
    5 ...
  14. 33.
  15. Altmışdört karenin sekiz cephesi benimdir
    yılan yüzlü birileri piyon demiş adıma
    kolayca harcanacak bir nesne yani,
    düş odaları sığ olanların ellerinde
    mermi sesinden ürken asker gibi
    kendimi aranırım bulunduğum siperde,
    ardım sıra dizili omuzu kalabalıklara
    hiç bıkmadan anlatırım bu gerçeği;
    benimle başlar savaş biter benimle

    Düşünce tarlasında iki karedir yerim
    kalın duvarlarımın olduğu söylenirse de
    burçlarımı tutanların acemiliği yıkar beni
    açılır bütün kapılar içten fethedilirim,
    işte o an başlangıcıdır sarsıntının
    ya uyanıksa,biliyorsa bütün becerilerimi
    tek kaleyle de savunabilir ülkesini
    göğüs kafesinden ırmaklar akan biri

    Siyahtan beyaza ya da tersi 'L' ler çizerek
    eşimi aranırım birlikte koşmak için
    gökülkeden geliyorsa şahin gözlü binicim
    kırılır kilitleri şaha giden yolların,
    küçücük bir çakıltaşı dağlaşır önümde
    kesilir dermanı rüzgarla yarışan yüreğimin
    kuralları hiçe sayan binicim acemiyse
    başlamadan biter savaş tökezler ayaklarım

    Çarpraz kulvarlarda gidip gelmektir işim
    eşimle çıkarım yollara aynı at gibi
    fil denince uzun hortumlu,iri cüsseli
    bir de Kartaca Komutanı Hannıbal'in
    yakarken Roma'yı gücünden yararlandığı
    kalın derili acayip bir hayvan gelir akla
    oysa avuç içine sığan bir çift oyun taşıyım
    okyanuslarında dolaşırım düşüncenin

    Tanrı'yı cebinde taşıyan bir vezirin ülkesi
    gül bahçesi gibidir,aşklar meşkler içinde
    geçip giderken ömür kimseler kahır çekmez,
    insanlığını unutup da tanrı sanırsa kendini
    bir koyup beş almayı düşünür evvel aklıyla
    eksildikçe çıldırır bir kumarbaz gibi
    ol saltanatın yeller eser yerinde

    Taç kimin başındaysa şah odur,deli ya da veli
    atadan kalma nişanesidir hükümranlığın,
    titrek bacaklı bir çocuksa bürünür kaftanına
    tersine de akacağını sanır ırmakların,
    bir sabah ay'ın güneşi öptüğü saatlerde
    dağları yüreklerinde taşıyan birileri
    sökünce menteşelerini saltanat kapısının
    kenevirden yapıldığını anımsar urganın

    Uyanıkken rüya görmeye başladı mı insan
    hayatın tartısına vurmalı kendini
    avuçlarına doldurup toprağı koklamalı
    kor ateşlere yaslamalı başını ki
    ömrüyle içinde mi gerçeğin anlasın,
    yoksa suların üstünde yürüdüğüne
    ay'ı ortasından ikiye böldüğüne
    ölüleri dirilttiğine inanır
    uğruna kurban olduğu şahin

    Kırmızı akıyor damarlarımızda kan
    genizlerimizi yakıyor gözyaşının tuzu
    aynı güneşle ısınıyoruz zamanın karelerinde,
    karanlığı tel tel bölen şimşeğin
    gökgürültüsünün içimize saldığı korku
    doğduğumuz mağaraları gösteriyor bize,
    bir insandan kral yapmak;kah kah kah
    birlikte oynadığımız bir oyundur yaşamak.
    * *
    6 ...
  16. 32.
  17. 31.
  18. ingiltere'de ilk basılan kitabın konusu satrançtı...
    7 ...
  19. 30.
  20. srateji ve taktik oyunu. kazanmanın esas şartı konumsal üstünlüktür.
    5 ...
  21. 29.
  22. hep bana aristokrat oyunu gibi gelen, belleğimde şömine başında, buzlu scoth yudumlarken oynanması şart bir eylem havası vermiş oyun. gereksiz bir yavaşlığı vardır, türk insanının tez canlı yapısına uymaz sanki , epi topu yapacağın bir hamle için 2 saat düşünmenin manası ne diye sorarım kendime. karşıdaki oyuncu elini çenesine götürüp hamle için düşünmeye başladığında siz gidip tuvalette hacetinizi görüp, eşinizle halvet olup, çoçuğunuzun matematik problemine yardım edersiniz . döndüğünüzde karşıdaki rakibiniz sadece bir taşı yaklaşık 2cm. kadar ileri götürmüştür.

    sonuç olarak oynayanlara ve sevenlere sonsuz saygı duymakla beraber asla '' ahanda pencüse severler güzeli gencüse eki eki '' deme atraksiyonlarını bana yaşatan baba yadigarı tavlamın yerini tutması mümkün olmayan oyundur santranç. ha bir gün kasparov denen zatı muhterem karpov denen rakibine '' al sana şahhh mattt , devir kıçını yatt eheh '' derse, böyle bir samimiyet ve sıcaklık katarsa bu no frost oyuna, o vakit bizde isteriz zekamız gelişsin.
    10 ...
  23. 28.
  24. küçük yaşlarda başlandığına oynanmaya kişinin gelişimine olan katkısı tartışılmaycağı gibi kişiye güzel zaman geçirtir ve farklı heyecanlar yaşatır; ancak bir süre sonra(5-10 yıl) dar gelir o tahta, o 32 taş ve sayılı varyantlar.
    ancak bireysel sporların en ciddisi sayılabilecek satrancın en büyük katkısı yenmeyi, yenilmeyi öğretmesidir.
    4 ...
  25. 27.
  26. strateji geliştirmek için bire bir olan , toplam 64 kare olan tahta üstünde , piyon, vezir, şah gibi taşların bulunduğu oyun.
    5 ...
  27. 26.
  28. Oyun değil spor olduğunu savunduğum ve sonuna kadar savunacağım spor. insanlar ne var ki masanın başında oturuyorsun diye düşünebilir, ama bu işin ağırlığını sadece masada saatlerce oturanlar bilir.
    5 ...
  29. 25.
  30. 2006- 2007 eğitim döneminde okullarda seçmeli ders olarak okutulacak olan oyun.
    5 ...
  31. 24.
  32. oynaması ve yenmesi bir o kadar zevkliyken kaybetmek insanı sinir krizlerine sokablilir,hatta bu yenilgiler üst üste bir kaç kez olursa satrançtan soğuma nedeni bile olabilir.
    7 ...
  33. 23.
  34. oyunların kralı, kralların oyunu...
    9 ...
  35. 22.
  36. 2006 Şampiyonu da Mikhail GUREViCH olmuştur. Kendisi Belçika'dan devşirme sporcumuzdur. Milli takım için yararlı olduğu tartışmasızdır.
    Türkiye'de satranç özerk federasyona sahiptir ve ana sponsoru Türkiye iş Bankası'dır. Federasyon başkanı Ali Nihat Yazıcı'dır.
    7 ...
  37. 21.
  38. erkek oyunudur denilebilir. şampiyonlara bakılınca...
    hodri meydan: eksileyen kızsa, oynayalım...
    11 ...
  39. 20.
  40. Bu oyunda sans faktörü yoktur demek yanlis olur.Cunku bu oyun icinde oyun..Bir hamle yapinca milyonlarca yeni kapi aciyorsunuz..Butun bu olasiliklari hesaplamak,hatta 9-10 hamle sonrasini gormek bile imkansiz oldugu icin,oyun basinda yapilmis avantajli gozuken siradan bir hamle,sonralari cok daha yararli-zararli sonuclar da dogurabilir.
    7 ...
  41. 19.
  42. ne zaman öğrendiğimi hatırlamadığım ama iyiki öğrenmişim yaw dediğim insanın düşündüğünü hissettiren ve yanılmıyorsam hintlilerin izat etmiş olduğu süper oyun.
    5 ...
  43. 18.
  44. 17.
  45. ilk olarak hindistanda bir bilgin tarafından bulunup çaturanga adıyla dünya piyasasına açılmıştır.sonraları irana gelmiş ve burada çatrang adını almıştır.iranda satrancın ilk körleme ustaları yetişmiştir.daha sonra ise endülüs emevi devleti ile ispanyaya giden bu oyun avrupa da bir süre kabul görmemiştir,çünkü kilises satrancı bir müsülüman oyunu görüp tasvib etmemiştir.*ama sonra birkaç uyanık avrupalı sayesinde taşların isimleri değiştirilip,file papaz,vezire de kralice gibi isimler verilerek kiliseye tekrar fikri sorulmuştur.kilise artık oyunun yeterince hristiyanlaştırıldığına karar verip "tamam lan oldunuz siz,oyanayın anasını satayım"diyerek izin vermiştir.bundan sonra satranç avrupa'da hızla yayılmıştır.öyle ki ortaçağda şövalye olmanın koşullarından biri de iyi satranç oynamaktır.

    yanlış haturlamıyorsam 1884 yılında da FIDE kurularak satranca artık resmi bir boyut kazandırılmıştır.bu tarihten itibaren günümüze kadar da tıpkı bokstaki gibi ünvan maçı yapılarak korunan veya kaybedilen bir dünya şampiyonluğu kurumu geliştirilmiştir.ayrıca dünya şampiyonuyla ünvan maçı yapabilmek için de en az birkaç yıl candiate turnuvalarına katılarak kendinizi kanıtlamanız ve rating olarak ta 2500 ler seviyesine çıkmanız gerekmektedir.*sonrasında dünya şampiyonuyla bağlantıya geçer ve maç yapma istğinizi söylersiniz.maç yapıp yapmamak onun insiyatifine kalmıştır.ama sanırsam bunu artık belli bir kurala bağladılar yani "ok reddedebilirsin de belli bir yere kadar" tarzı birşey oldu sanırsam.

    ayrıca satrancın uzakdoğuda birçok farklı versiyonu da bulunmaktadır.örneğin:ilerlemeli satanç,fedalı satranç,vb...bu liste uzar gider.

    günümüzde FIDE,büyük satranççılar tarafından artık eskisi kadar takılmamakla birlikte;bu alanda yeni klüpleşmeler ve farklı kuruluşlar görebiliyoruz.

    artık internette satranç oynamak ta çok yaygınlaşmış olup büyük satranç ustalarının da sıkça kullandığı bir yöntem olmuştur.bu alanda en iyi site http://www.internationalchessclub.com olmakla birlikte buradan trial olan bir programı indirerek canlı veya banntan birçok büyük satranç ustasının maçlarını izleyip,yorumları okuyabilirsiniz.ama amatör satranç oynamak ve izlemek istiyorsanız tabi ki mynet,yahoo,hotmail,vb sitelerin game bölümlerinde de kendinize birçok dişli rakip bulabilirsiniz.
    10 ...
  46. 16.
© 2025 uludağ sözlük