satrançta şansa değil, stratejiye, taktiğe, kısacası zekaya yer vardır.
satranç, çok fazla kuralı olmayan bir oyun, en azından hangi kurallar çerçevesinde oynayacağınızı öğrenmeniz pek zor değil fakat kuralları bilmek, asla oyunda iyi bir seviyeye gelmek anlamına gelmiyor tabii ki. kuralları öğrendiğinizde daha hiçbir şeye başlamamış sayabilirsiniz kendinizi. uyguladığınız her taktik, strateji, birlikte oynadığınız her farklı kişi, hatta aynı kişiyle her farklı oyun sizi ilerletecek birer tecrübedir. bu oyunu oynamaya başladığından beri hata yapmayan, yenilmeyen yoktur. yaptığınız her hatayı görürsünüz, neden hataya düştüğünüzü ve de sonunda neden yenildiğinizi anlarsınız. bu ve bunun gibi pek çok yönüyle satranç, gerçek hayatın sembolik taşlaya yansımasıdır.
zekanın yanında sabır ve dikkat gerektiren oynadıkça kendinizi geliştirdiğiniz güzel bir oyundur.oyunda karşıdakinin sadece taşlarını alınca kazanılacağını sanıp, taşlarını almaya çalışırsanız, bu oyunu kazanamazsınız. bu tıpkı çok iyi paslaşan iyi oynayan bi takımın, gol atmayı düşünmemesiyle kaybetmesine benzer.anlayacağınız amacınız hem gol atmak, hem de iyi paslaşmak olmalıdır.
"kralların oyunu" olarak bilinir. havaya sokar insanı. "şah ve mat" demenin verdiği haz, paha biçilemezdir. kurallara uyduğunuz sürece, tamamen yaratıcılığınıza bağlı olarak hareket edersiniz. yaşamak gibidir, belli kurallara uyulduğu sürece sınırsızdır hamleleriniz.
23 yılımı verdim, ama bu işten 28 yaşıma geldiğimde vazgeçtim. satrancım belli bir seviyeye gelmişti, turnuvalarda tanınmaya da başlamıştım. önüm açık, sırtım pekti. merak edenler için altım da kuruydu haliyle.
ama sonra ilerledikçe farkettim ki aslında bu çok mekanik bir oyun.
açılış varyasyonları bellidir. açılışı yapan tarafın hamlesini diğer kişinin nasıl karşılayacağı da bellidir. yani beyaz ne yaparsa, siyahın nasıl cevap vermesi gerektiği bilinir. elbette ki amatör oyunlardan bahsetmiyorum. ama siz sicilya savunmasına (1.e4 c5) amatörlüğü geride bırakmış bir oyuncu olarak vezir gambiti cevabı verirseniz çok açık söyleyeyim sıçarsınız.
açılışlar, oyun ortaları ve kapanışlar bu kadar belirginken geriye sadece sizin ne kadar çok teknik bildiğiniz ve bunda ne kadar ustalaştığınız kalıyor. işte bu yüzden o üstün kasparovlar, karpovlar gece gündüz oyun çalışıyorlar. işte bu yüzden bilgisayarlar çok iyi satranç oynuyor.
bununla yetinmeyenlere tüm açık yürekliliğimle go tavsiye ederim.
çoğu oyunda özellikle de tavlada rakip yenildiği zaman bahane uydurur bu, yenilginin bünyede oluşturduğu olumsuz durumu ortadan kaldırmak için yapılan bir savunmadır. Ancak satrançta durum böyle değildir şans faktörü olmadığı için rakip yenilgisine bir bahane uyduramaz ve kabullenir. insana kabullenmeyi de öğretir. bu yenilen herkes için geçerlidir. aslında yenilince dahi zevk alırsınız çünkü beyinde oluşan faaliyetler ve oyun sırasında kafanızdan geçen onca olasılık ve hamle sizi zorlamıştır ve bi' şeylerin artık değişmiş olduğunu hissedersiniz. oyun sonunda mutlaka bi' şey öğrenmişsinizdir.
öyle oyuncular vardır ki bütün bilgilerine, ustalıklarına rağmen yine de kaybederler. çünkü yalnız kendi taşlarını düşünürler. karşılarındaki oyuncuların niyetini önceden sezme yetenekleri yoktur. böyle olunca da çoğu kez tuzağa düşer ve kurtulamazlar.
bir şekilde eksilenmiş olduğu için mecburi edit: satranç ta nihai sonuca tehdit ile varılır. şah alınmaz ama alınmakla tehdit edilir. ve şahın tehditten kurtulamayacağı anda oyun biter. ayrıca eğer ki şahı tehdit edemiyorsan da oyun biter.
( beraberlik)
satranç oyunu zeka gerektiren bir oyundur. oyunu oynamak için iyi düşünüp hamle yapmak gerekir. ayrıca satranç çok zevkli bir oyundur. amaç şahı son ana kadar sıkıştırıp hiçbir yere hareket ettirmemektir. zaten şah hiçbir yere hareket edemez ve sıkısırsa oyunu kazanmış olursun...
şahsımın sağlığına son derece zararlı bir oyundur. 1 saatlik bir oyunda 10 tane sigara tükettiğimi hatırlıyorum. ölüm riskinden dolayı bırakmak zorunda kaldım.
stefan zweig'in intahar etmeden önce son yazdığı öykü. nazi almanyasında tutuklanan bir adamın satranç yüzünden beyin humması olmasından bahseder kitap. mest olunucak güzellikte bir öykü. 80 sayfaya bu kadar güzel şeyler sığdırmak olanaksız görünsede adam başarmış. sanırım zirvede bırakmak bu olsa gerek.
--spoiler--
bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz
--spoiler--
Lisedeyken belediyenin düzenlediği gençlik şenlikleri kapsamında 2.lik kazandığım hayatımda ilk olması sebebiyle görmemiş gibi madalyası hala kütüphanemde asılı duran oyun sahibi.
spor dalı olarak fazla kişi saymasada, kesinlikle beyin sporudur.
öğrencilik hayatlarında çocukların zekası bir anda tavan yapabilir. ve gerçekten çok zevklidir.
çobanmatı falan çeşitleride vardır. ama en güzeli uzun sürenidir.
bir yarım saat boyunca satranç oynamak. ne güzeldir.