Efendim işte gazali bağdat’a mı, şam’a mı bir yerlere okumaya gitmiş. Erasmus, Burs murs yok tabi o zamanlar.
7 sene mi ne deve yüküyle kitap okumuş, özel ders falan almış. Artık kendi fikrince kemale erdiğine kani olunca, Kitapları deveye yüklemiş, bir kervana katılmış, sıla yoluna revan olmuş.
Çölde ilerlerlerken bunların kervanı eşkiya basmış. Bütün develeri, ipektir, altındır, gümüştür, bakmadan almış kervancıların elinden. Bu arada gazali’nin deveyi de almışlar.
Gazalı perişan, herkes canından korkup malı bırakmış ama gazali’nin devenin 7 yıllık ilim yükü var. Bu eşkiyanın peşinden feryat figan edip atlara ardılmaya kalkmış. Eşkiya dönmüş, ne istersin diye sormuş.
Gazali de, “benim o devede kitaptan gayri bir şey yok, benim 7 yıllık emeğimdir, zaten sizin bir işinize yaramaz, onca not aldım, dipnot düştüm, verin benim kitaplarımı” diye ağlamış.
Eşkiya bunun haline acıyınca eşkiya başına götürmüş gazali’yi, durumu anlatmış. Eşkiya başı, gözü yaşlı gazali’yi şöyle bir süzüp “bre utanmaz, bu nasıl bir ilimdir ki, elinden kitapların gidince seni terk ediyor?” Demiş.
Gazal Şok tabi! Gazali’ye şöyle küçümsercesine son kez bakıp “verin şu cahilin kitaplarını” deyip çekip gitmiş.
işte ondan sonra gazali bu olayın üzerine çok düşünmüş. Haramzade bu eşkiyanın sözleri ona hikmetli gelmiş ve aldığı bu kıymetli ders neticesinde bütün o kitapları noktasına virgülüne kadar ezberlemiş.
işte Ezberci eğitim sistemi böylelikle tarih sahnesine çıkmış. Bilmem Gazali’nin sözelci olduğunu söylemeye gerek var mı?
işte cengiz han da böyle bir mantık yürütmüş. Ezberlerseydiniz koçum, diyerek vermiş ateşi.