sarkis çerkezyan

entry5 galeri0
    1.
  1. tkp'nin gizli matbaasıydı.
    adam gibi adamdı.
    0 ...
  2. 2.
  3. 1915 tehcirinden sağ kurtulan Karamanlı bir Ermeni ailenin oğlu olarak 15 Mayıs 1916'da Halep'te doğan Çerkezyan, 2. Dünya Savaşı'nda askere alındı, 6-7 Eylül olaylarını yaşadı ve anlattı. Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Türkiye işçi Partisi'nin (TiP) üyesi oldu.

    Çerkezyan, Belge Yayınları'ndan çıkan "Dünya Hepimize Yeter" kitabında komünistliğini şöyle anlatıyordu:

    "Ben hayattaki safımı iyi seçtiğime inanıyorum. Komünist oldum. Bu yaşa kadar hep insanların iyiliği için, düşmanlıkları gidermek için çalış-tık. Halklarımızın bir daha benzer acılar yaşa-maması için, aralarındaki gereksiz perdelerin kaldırılmasına uğraştık. Emeklerimin boşa gitmediğini düşünüyorum. Halklarımızın çektiği acıların tekrarlanmaması, gelecek hiçbir neslin benzer yıkımlar, kıyımlar yaşamaması en büyük dileğim."

    2005'te, Radikal'den Celal Başlangıç'ın röportajındaysa şunları söylemişti:

    "Ben zaten ruhen komünisttim. Kendimi bildim bileli öyle hissettim. Türkiye'de olduğum için TKP'li oldum. Ermenistan'da olsam, oradaki partiye girerdim. Ama Türkiye'de hem Ermeni hem komünist olmak... Ben çok mu akıllıydım, yoksa çok mu deliydim."

    "Türk Solu"na itiraz

    Aynı röportajda şunu da anlatmıştı:

    "Zihni Anadol, 'Türk Solu' diye bir dergi çıkarıyordu. Bir miting sonrası Zihni, 'Bizim dergiye bir yazı yazsana' dedi. 'Ben o dergiye gıcığım' dedim. 'Niye?' diye sorunca da anlattım; 'Bu memlekete Migros geldi 'Türk Migros' dediniz. Bilmem ne geldi 'Türk' oldu. Bu halkın kıçına yerleştirilen bütün kazıklar böylesi bir jelatine sarıldı, öyle yerleştirildi. Şimdi de siz 'Türk Solu' diyorsunuz. Eğer solunuz sadece size aitse, bizim ne işimiz var içinizde. Biz enternasyonal insanlarız. O zaman ben gideceğim, bir Ermeni solu bulacağım, orada çalışacağım.' Herhalde aklına yattı Zihni'nin ki, bir süre sonra derginin adını değiştirdiler."

    Çerkezyan, TKP'nin Atılım dergisini marangozhanesinde bastığı yılları da şöyle anlatmıştı:

    "Ben marangoz muydum? Ne marangozu? Orası (marangozhane) üniversite oldu, matbaa oldu. Senelerce Atılım'ı bastım. (...) O kadar zaman gazeteyi bastık, kokusu çıkmadı. 1980'den önceydi. Mustafa Hayrullahoğlu biliyordu burayı. O gözaltına alındı, işkencede öldü, bir konuşsaydı, hepimiz yanmıştık zaten. Bu olaylar bize bir şeyler öğretti. Açık vermemek, birlikte iş yaptığın insanları iyi tanımak... Gerisi insanın vicdanına bağlı bir şey."

    Özel bölmeli masa

    Çerkezyan'ın sosyalistlere baskıların yoğun olduğu dönemde, marangozluğuna dair anlattığı bir başka öykü de şöyleydi:

    "Cağaloğlu'nda Ürün dergisi vardı... Oraya bir şeyler yaptım. Bir gün bana mimar bir genç gönderdiler dergiden. Çocuk, içinde gizli bölmesi olan özel bir masa istiyor. Taslağını çizmiş, getirdi bana. 'Senin ne istediğini anladım, hadi sen git, ben bir masa yaparım, gelir alırsın' dedim gönderdim onu. Kaba suntadan bir masa yaptım. Sonra geldi bu mimar delikanlı, 'Yaptın mı?' dedi. 'işte, istediğin masa bu' dedim. Masayı incelemeye başladı, yanına baktı, önüne baktı, altına, üstüne baktı, ters çevirdi; aradığını bir türlü bulamadı, 'Ama bu benim istediğim gibi bir masa mı?' dedi tereddütle. 'Senin istediğin masa' dedim. Bir daha baktı, bir daha baktı, zulayı bulamadı. Sadece mimarlık yetmiyor yani bu işlere. 'Ama nasıl oluyor bu?' dedi. Ben masanın nasıl açılacağını gösterdim, şaşırdı kaldı, aldı masayı gitti. Sonradan duyuyorum ki, o masa ne işlere yaramış. O masanın sayesinde her şeyi yazmışlar da, çizmişler de, saklamışlar da. Dergi arandığında bakıp gidermiş polisler."
    0 ...
  4. 3.
  5. ayrıca Sarkis Çerkezyan'ın bir fıkrası vardır vermeden de edemeyeceğim,

    Bu benim babamdan dinlediğim bir hikâyedir. Sanki bugünleri düşünerek anlatmış gibi. Üç arkadaş var. Bu üç arkadaş bir yaz günü yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar. Biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni. Ama Ermeni olan aynı zamanda papaz. Sıcak, bir süre sonra yolda susuyorlar. Etrafta su yok. Bağların olgun zamanı. "iki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın," diye bir bağa giriyorlar. Bağın sahibi bir Türk ama onu görememişler. "Kaç paraysa veririz," diyerek yemeye başlamışlar. Bu sırada bağın sahibi gelmiş. Bakmış üç kişi üzümünü yiyorlar. Fena bozulmuş ama üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş. Birine bakmış, kıyafetinden Ermeni ve papaz olduğu belli. Diğerine bakmış, konuşmasından Kürt olduğunu anlamış. Üçüncüsü de Türk. Dönmüş Ermeni'ye, "Bak bu adam Türk, yesin malımı. Benim kanımdandır. Helali hoş olsun. Bu da Kürt'tür ama din kardeşimdir. Sen niye yiyorsun benim üzümümü?" demiş. Bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen Türk ve Kürt'ün hoşuna gitmiş. Adam, papazı bir güzel dövmüş. Kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış. Bağ sahibi biraz sonra Kürt'e dönmüş. "Müslümansın da niye sahipsiz bağa giriyorsun. Bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun, çünkü o Türk'ür. Kardeşimdir," diyerek bir güzel onu da dövmüş ve yere uzatmış. Bu durum Türk'ün hoşuna gitmiş. Biraz sonra Türk'e dönmüş ve "Tamam anladık Türksün, aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının bağına girilir mi?" diyerek Türk'e de vurmaya başlamış. Türk yumrukla yere yuvarlanınca Kürt'e dönmüş ve "Biz," demiş "papazı dövdürmeyecektik."
    1 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. sarkis çerkesoğlu. t.i.p. istanbul eminönü ilçes üyesi, ilçe yönetim kurulu üyesi. çerkesoğluydu t.i.p. te üye iken. korktuğundan mı? haşa, aldırmazdı yan falan, komünist olduğu zaman. bogos bedikyan vardı yine ilçemizde üye. dosdoğru bedikyan. komünist olmak o dönemlerde başkaydı. kimse kimseyi tanımaz, herkes her kese yoldaş. ben tıfıl bir gençlik kolu başkanıydım o zaman. sarkis, abimizdi; nermin aksın ablamızdı. aybar başkanımızdı ya, biz aile gibiydik o zaman. "atılım"a hazırlandık ilçe ilçe; o zaman derdik ki; din farkı bilmeyiz; dil farkı bilmeyiz; sanki doğduk bir anadan; komünistik o zaman.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük