En sevdigim durumumdur, normal yapamadiklarimin birikimini sarhosken yapiyorum tabi hepsi sacmalik oluyor ama aslinda viski beni degil, ben viskiyi sarhos ediyorum
Elalem sevdiği kişiye mesaj atar, arar, yürür, eder; ben tiyatrodaki hocamın instagramındaki bir fotoğrafının altında trolllük yapmışım. (bkz: sarhoşken bile arayacak kimsenin olmaması)
- sabaha karşı 5 gibi eve gelip anadan üryan sızmam. sabah 8'e alarm kurmam ve işe gitmek için üstümü giyinmem. tam arabaya binecekken komşumla günaydınlaşmam ve akabinde bana şunu söylemesi;
- günaydın tolga
"abi günaydın, günaydın da, o hal ne?"
-niye ne oldu?
"pantalonun nerde abi?"
-hassiktir.. eyvallah abi.
3 saat uykunun peşine hala daha sarhoşluk çekiyordum.
olay 2;
rakı sofrasından kalktık ve pub'a gittik. 4-5 kişilik arkadaş grubuyuz. tabii bu arkadaşlardan birisi ile karşılıklı yürüşüyoruz. kızı ikinci kez görmeme rağmen o gece alkolün dozunu, daha doğrusu bokunu çıkarmıştım. içtikçe içiyorum. kıza içimdekileri rahat bir şekilde ifade edeyim diye ne gelirse önüme yuvarlıyorum. en son masaya antep fıstıkları geldi. kütür kütür kabuklarıyla yemeye başlamışım ve beni engellemişler. sonra söndürdüğüm sigaranın izmaritini küllükten alıp, fıstık niyetine ağzıma atmıştım. hoşlandığım kız beş dakika falan uğraşmış ağzımdan almak için. kızın elini salya sümük etmişim.
kızın "gel biraz yürüyüş yapalım" dediğini hatırlıyorum. neyse kalkmışız ve yürüyüş yapmışız. bir ara ben gaza gelip durduk yere kıza;
"ateşşşş ediyosun lan ateşşşşş" dedikten sonra elimi havaya kaldırıp, silah formu yapmışım ve tıı tann tıı tann diye ateş etmek efekti vermişim. bunu bana anlatan kızın karşısında kızarmadım, morardım resmen.
olay 3;
ehliyetimi 6 ay kaptırdığım dönemler. gizli gizli dolaşıyorum istanbul sokaklarında. bilfiil hergün direksiyon başındayım. sıçanlı meyhanesi'nde rakı içmişim. tam hesabı ödedik kalkacağız o sıra kız kardeşim beni aradı.
-abi beni alır mısın? üstümde taksi parası kalmadı.
+yavrum kafam güzel nasıl geleyim kuruçeşme'ye? polis dolu oralar, hem ehliyetim yok biliyorsun.
-tamamdır. ben o zaman birisini ararım alır beni.
+dur lan dur. abin varken başlatma birisine.
emirgan'dan yola koyuldum, atmaca gibi viraj ağızlarını kesiyorum. olası bir polis çevirmesi görürsem, bir thomson ceylanı kıvraklığıyla u dönüşü yapacağım. neyse çevirme falan yok. aşiyan mezarlığının orası bile tertemiz. vay dedim arkadaş, cumartesi akşamı polisler de içiyor heralde..
fakat işler tahmin ettiğim gibi gitmedi. bilen bilir; arnavutköy'den, kuruçeşmeye bağlanan kısım tek şerite iner ve binaların arasında kalır. dönüş falan yapmak imkansız. götüm götüm girmiş bulundum. farları kapattım yavaş yavaş ilerliyorum. dı dıı dıı dııınnnn... ve beklenen çevirme.. hemen sağ tarafta bulunan park etmiş araçlar sıfır yanaştım. şansıma arkamda bulunan kadın beceriksiz çıktı. elimle işaret yapıyorum, lan yürüsene falan diyorum korna çalıyor bana. biz kadınla bağrıştığımız esnada polisler durumu farketti. memur bey el sallıyor bana. "gel kuzum gel" diyor. battı balık yan gider dedim ve bastım kontağa, slow motion ilerliyorum hayatın sonuna doğru.
- iyi akşamlar.
+ iyi akşamlar memur bey. nasılsınız? iyi misiniz? (yalama politikası)
- ben çok iyiyim. sen de çok iyisin belli.
+ mehhee mehe. (lan oğlum niye sırıtıyosun şebek gibi)
- ne yapıyodun orda?
+ şimdi durum şöyle memur bey;
-zevkle dinliyorum. (o sıra alkolmetreyi hazırlıyor)
+5 ay önce ehliyetimi kaptırdım.
- ooo ehliyetinde yok süperrr.
+ bi saniye dinleyin lütfen.
- tamam devam et.
+ şurda ehliyetimi almama 1 ay kalmış. normalde yemin olsun ehliyetim yokken araba kullanmıyordum. * kız kardeşim kuruçeşme'de mahsur kaldı, cüzdanını kaybetmiş. ben de abisi olarak onu almaya gidiyordum. isterseniz arayalım, siz konuşun.
- yok gerek yok. üfleyin lütfen.
+ yok üflemem.
- nasıl üflemem?
+ üflemem memur bey. ben ekmeğimi direksiyon sallayarak kazanıyorum. son 1 ayım kalmış. üfletmeyin allah için.
- üfleyin lütfen. yapabileceğim birşey yok.
+ kaportacıyım.
- o ne demek?
+ hususi aracınız varsa pasta cila yapalım mı? hatta komple bi bakımda geçeriz.
- geçen ibnenin biri park halinde vurmuş benim arabaya. onu yaptırmayı düşünüyodum ben de. nerde dükkan?
- tamam yapalım ama öyle kolay bırakmam seni. ruhsatını al sen, ben geliyorum iki dakika sonra. (para koymam için veriyor. 100 lira attım içine)
iki dakika sonra;
- ver tekrar bakıcam ruhsata. tamam git kız kardeşini al ama buralarda alkollü gezme. bi daha yakalarsam üfletirim kekekekeke. (yavşak)
+ aslında birşey daha var.
- yine ne var?
+ cebimde olan son nakitimi verdim. 50 lirasını verebilirseniz çok makbule geçer.
- ya abi bi git işine...
+ tamam hadi iyi akşamlar.
kız kardeşimi aldım ve tekrar tarabya yönüne doğru geri dönüş yaptım. daha doğrusu arabayı kız kardeşim kullanıyor. bak dedim senin yüzünden başıma neler geldi falan derken çevirme bölgesinin oradan geçiyoruz. heh işte dedim burada yakaladılar beni ama ortalıkta kimse yok. şerefsiz memur benden para kopardıktan sonra tezgahı toplayıp gitmiş.
seneeee geçen yıl. erasmus dönemi anılarından. arkadaşımla votka etkisi sonucu dini sohbet ile başlayan muhabbetimiz bizi club'a kadar sürükledi. hiç demediyse 5 kez yanıma gelip 'kanka gel dans et ya' dedi, bense biramı yudumlayıp polak hatunlara bakmakla meşguldum. velhasıl gitme zamanı geldi, vestiyerde montumuzu alıcaz. arkadaşım montu bulamıyor, normalde vestiyere mont bırakılınca anahtar alınıyor. bizimki almamış, 20 zl de ceza ödedik bir de. bana sürekli ' olum pasaport vardı montta lan' deyip duruyor. göt cebinde buldum pasaportu, beni biraz rahatlattı. artık olan monta olacaktı, onu da bir şekilde bulduk. oradaki yavşak da bizi içeri almamak da ısrar etti niyeyse. her neyse aldık montu çıktık, yürüyoruz. 5 dk sonra falan durdu ve bana ölüm döşeğinde dahi unutamayacağım o sihirli sözleri söyledi: ' kanka kusura bakma da ben pasaportumu club'ta bıraktım...' deyiş o deyiş.
hala samimiyiz ve an geliyor pat diye yapıştırıyorum yerli yersiz ' kusura bakma ama ben pasaportu club'ta unuttum kanka' diye. ah ulan ah, ne günlerdi...
50 yaşındaki adama dönüp "selam yakışıklı müsait misin" demek.
Adam kaçmaya çalışmış kaç defa elimden alamamışlar.
Bir de utanarak söylüyorum ki, yolun ortasına sıçmak.
Neyse ki sokakta biri yokmuş.
Herkes dalga geçmişti.
Rezalet.