doksanlı yıllarda çok moda olmuştu bu sevgililer, musa kahramanmaraş'lı bir genç, sarah ise ingiliz kızı, bunlar birbirlerine aşık oluyorlar, evleniyorlar araya bir takım yasal prosedürler giriyor, falan filan işte bu sevgililer kavuşamıyor, araya hükümet giriyor sonra barışıyorlardı ve kavuşuyorlardı galiba. işte böyle bir konusu vardı bu hikayenin hatta bu yıllarda atv'de dizi olarak yayınlanmış başrol'dede bu musa bizzat oynamıştı diye hatırlıyorum. *
ben böyle ülkenin de dünyanın da demek istediğim ilişki.
90'lara bakıyorum, ulan bir taraftan kardak krizi, diğer taraftan tansu çiller'in gafları başka bir taraf yunanistan ile f-16 it dalaşları, şöyle kafamı çeviriyorum rtük yok sıcağı sıcağına adlı program var ki komple gg. katil elinde sigara canlandırma falan yapıyor. la olm bu ne?
90'lar iyiydi, güzeldi, hoştu. sonuna da yetişsek çoğu olayı yaşadım fakat şimdi bu olayları ve sarah ile musa çiftini düşünüyorum. ulan nasıl bir işsizliktir ki ingiliz bir kadın ile türk erkeğinin birlikteliğinden diplomatik kriz meydana gelsin. utanmasalar özel askeri birliklerle operasyon falan düzenleyeceklermiş. gerçekten ilginç.
yok ebesinin şeyi dediğim çift. ingiliz 13 yaşında bir kız ile dönem işçisi musa'nın büyük aşkı. imkansız aşklara bir örnek daha. ciğeri yanan ve bir süre sonra bu yangının küllerinden prim yapan bir türk erkeği daha. yıllar geçse de, hikaye hep aynı aslında...
