Mahmut cuda'nın esasen üç nü tablosundan biridir. Ancak daha sonra bu tabloya pembe bir elbise giydirmiştir. Söz konusu elbise 1931’de evlendiği eşi Nazıma Hanım’ın Akademi Balosu’nda giydiği elbisedir.
Türkçe çevirisi şu şekildedir. Çeviri bana aittir.
Bir kum tepesine uzanıp gökyüzüne baktım
Çocuklar henüz bebekken ve sahilde oynarlarken
Arkamda belirdin, geçip gittiğini gördüm.
Her zaman yakındın ve hala öylesin.
Sara, sara
Fikrini ne değiştirdi?
Sara, Sara
(Sana) bakması kolay, ( güzelliğinin) tarifi zor.
Onları hala kumda kovalarıyla oynarken görebiliyorum.
Kovalarını doldurmak için suya koşuyorlar.
Tepeye geri dönmek için birbirlerini takip ederlerken
(deniz) kabukların ellerinden düştüğünü hala görebiliyorum.
Sara, sara
tatlı temiz melek, hayatımın tatlı aşkı
Sara,sara
ışıl ışıl mücevher, gizemli karım ( aslında wife'nin türkçe karşılığı eş ama çok muğlak kaldı ve dilimize uymadı)
gece ormanda ateşin yanı başında uzanırken
bir portekiz barında beyaz rom içiyorum
sen savanna-la-mar'da bir markettesin
Onlar birdiribir oynuyor ve snow white hikayesini dinliyor.
Sara, sara
O kadar açık ki asla unutamam
Sara,sara
Seni sevmek asla pişman olmayacağım tek şey.
Hala methodist'in ( bir kilise) çanlarının sesini duyabiliyorum.
Tedavi oldum ve yeni iyileştim
Chelsea Hotel'de günlerce kalıp
Sad-Eyed lady of the lowlands şarkısını senin için yazdım
Sara, Sara
Nereye gidersek gidelim, asla ayrı değiliz
Sara, ah sara
benim için çok değerlisin
Seninle nasıl tanıştık hatırlamıyorum.
Tropik bir kasırgada bana bir elçi gönderildi ( karısını peygamber gibi görüyor)
Ay ışığı karın üstüne yansırken kışın ordaydın
Ay ışığı lily pond gölüne yansırken yazın ordaydın
Sara, ah Sara
Patiska elbiseli Scorpio Sphinx ( tam anlamadım ben de sanırım rolü buydu kadının bir filmde)
Sara, SAra
beni ve kıymetsizliğimi affetmelisin.
Şimdi sahil bir kaç yosun ve sahilde yatan bir gemi parçası dışında boş
Sana ne zaman ihtiyacım olsa hep yardım ettin
Bana bir harita ve evinin anahtarını verdin
Sara, sara
ok ve yaylı büyüleyici peri
sara, sara
Beni asla terk etme, asla gitme.
çok kötü bir hastalıktır. nöbet ( kriz ) geldiği zaman insanı zor durumda bırakır.
arkadaşlar ile takıldığımız kahveye boyacı bi abi gelirdi. sandığında hep soğan taşırdı. herkes onun sara nöbeti geçirdiğini bildiğinden olası bir kriz de hemen sandıktan soğanı alır ve buna koklatırdı. merdivenler de, kaldırım da nerde olursa yakalanırdı. hatta bi ara bizim oyunu seyrederken birden sandalyeden düşer ve ağzı burnunu kanatırdı. ellerini açmak onu gevşetmek için yapmadığımız kalmazdı.
uzun lafın kısası berbat bir şey. günlük yaşantıyı çok zora sokuyor.
allah düşmanıma vermesin. çeken ve gören bilir.
bağımlılık yapan bir bob dylan şarkısıdır. üstadın halk ozanı olduğunu kanıtlar niteliktedir. bu şarkıyı dinledikten sonra kendine bir mızıka edinen insan sayısı oldukça fazladır.
epilepsiye halk arasında verilen kaba ad olarak gecer. bu kaba adın yanısıra, eskiden bu hastalıga sahip olanların esasen carpıldıgına dair sacma inanıslar da yer alırmıs.
ilk sevdicek dinletmişti. bilemezdim ki bu kadar seveceğimi ve ondan dinlemek isteyeceğimi. bob dylan ın lay lady lay dan sonraki en dehşet parçası bence.