sapan adı verilen ilkel silahı kullanarak, hiçbir şeyden habersiz, gökyüzünde uçmanın tadını çıkartan kuşların, çocukların hedef tahtası olması durumudur. sapanı eline alan katil ruhlu ya da o kuşun bir can taşıdığını düşünmeyen çocuk, kuşu hedef alır, sapana bir taş yerleştirir ve toprağın üstüne minik bir ceset düşer. çocuk ilk cinayetini işlediğinin bilincinde bile olmadan, vurduğu kuşu babasına göstererek "baba bak ben ne vurdum" diyerek kendisiyle gurur duyar.
çocukken sapanla kuş avlamaya çıktığımızda bize "bir kumru vurursanız onun eşini de vurmak zorundasınız. yoksa cehenneme gidersiniz" derlerdi. serçelerde minicikti, onu da biz vurmazdık zaten. geriye bir tek kargalar kalıyordu ki onlarda bizden daha akıllıydılar, şahane kaçarlardı.
Sulolokların su aramak için kullandıkları çatal ve/veya Y şeklindeki ağaç parçasının birbirine en yakın iki ucuna bağlanan don veya serum lasiğinin var güçle gerilerek bırakılması prensibi ile çalışan ilkel bi silahtır.
Sapana küsmem: ailecek yapmış olduğumuz bir seyahatta zorla tanıştırıldığım bir velet vesile olmuştur.
şöle ki: çocukla, ikimizin de çocuk olması vesilesiyle tanışmamızın 2. dakikasında oyun oynamaya çıktık dağlara bayırlara. çocukceğiz bana inanılmaz bi şekilde sapanını kullanmam için verdi. bu girişimin altında yatan maksadı ilk etapta anlayamadım. ben sapanla onlarca ken atış yapmama rağmen değil kuşu vurmak konduğu daldan uçuramadım bile(o kadar da beceriksiz diilim kuş kavak ağacının en tepesindeydi hem de serçeee).bu noktada bizim velet devreye girdi. suartında pis bi gülümsemeyle yerden uzunca bi sopa aldı, kuşa kaçamak bi bakış atarak sopayı inanılmaz bi hızla,fııvvvş fayyyyt sesleri arasında kuşa doğru fırlattı. Evet tam da düşündüğün gibi kuş manasız ve kontrolsüz saltolarla yere düştü. işte o noktada sapan, boruyla kullah atma, suda taş sektirme ve hatta bi kısım gencin hatırlayabileceği çivi zipletme gibi sporları süresiz olarak hayatımdan çıkardım.
sapanla kuş vurmak bir sanattır.
uygun taş seçimi ( çok köşeli olmayan hafif yuvarlağımsı ) , y şeklinde dal parçası ( en iyi sapan tahtası incir ağacından olur ) , serum seçimi ( ne sapsarı nede tupturuncu ikisinin arası bir renkte olmalı ) ve taşı tutmak için deriden kılıf ( simetrik olarak açımış iki delik olmalı ) çok önemlidir.
daha sonra kuşlar ve manevraları hakkında bilgi edinmek gerekir. çünkü bazı kuşlar sanılanın aksine zekidir insan görünce kaçar bazıları ise insanlara güvenir ve sen hamleni yapana onu mıhlayana kadar beklerler.
atış yaparken dikkat edilmesi gerekenler vardır. mesela kuş arabayla sizin yada bir evin camıyla sizin aranızda bulunmamalı. yada taşın sekebileceği bir yerde tam açı ayarlanmalıdır. açısal tekniksel her türlü hesaplamalar yapılarak kuş vurulur.
tabi sonrasıda var bizden büyük abiler bize: " olum kuşu vurursan kafasını koparmalısın..yoksa öteki tarafta..." derlerdi.
ilk kuş vurduğum günü hatırlarım. 7-8 yaşlarındaydım kuşu kandından vurdum. kanadı parçalandı bir süre (5-10 dakka) onu iyileştirmeye çalıştım sonra büyüklerimin dediği aklıma geldi. evimizin tuvaletinde kafasını kapardım. apartman boşluğuna atmıştım. ama kolay kopmuyor kafa. baya uzuyo çiklet gibi.
ama daha sonra gusül abdesti aldığımı hatırlıyorum. ne alaka bende çözemedim. bir arınma bir temizlenme isteği sanırım.
ama şunu biliyordumki benim yaptıklarım bizim apartmanda oturan bir abimizden daha vicdanlıydı. o kişi vurduğu kuşları kafalarını koparıyordu , tüylerini yoluyordu , buzluğa atıyordu , daha sonra onu tavuk gibi kızartıp yiyordu.
ben de 10-11 yaşlarında arkadaşlarla uçarken havada vurduğumuz kuşu mangal şeklinde yaparak yemiştik. bende kanatlarından birini yemiştim. tavuk gibi tadı vardı.