insanın içinde biriken acıların , çeşitli duyguların ya da hayata karşı koyduğu tepkiyi dışarı vurmasıdır. bazen bir müzik aleti , bir kağıt iki boya vs. gibi çeşitli araç gereçlerle dışarıya vurabilmektir. kendini anlatabilmektir. ince ruhludur sanatçılar.
sanat arapça olan suni * sözcüğünden türeyerek türkçemize girmiş bir sözcüktür. ilk sanat eserinin hangisi olduğu konusunda kesin bir yargiya varılamadığı gibi, neolitik * devirde yapılan çömlekler ve kaplar ilk sanat eseri özelliğini taşırlar.
örnekle açıklamak gerekirse, çok güzel sese sahip olan, bu işin eğitimini almış kaliteli şarkı söyleyenler sanat yapmış olmazlar. sanat yapanlar o şarkıları yazmış, bestelemiş olanlardır, yani sanat; olmayanı kendi fikir ve gözlemlerinizle harmanlayıp sunmaktır. yaratıcılık ister, duygu ister, yetenek ister.
faruk nafiz çamlıbel'in en sevdiğim şiirlerinden biridir.sanatı sadece batı'da arayanlara tokat gibi bir cevaptır bu şiir.
sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
yabancı bir şehirde bir kadın heykelini,
biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...
göstermelik batı anlayışını eleştiren, sanatın yerel küllerden yapılmış bir testiden akan su olması gerektiğini savunan faruk nafiz çamlıbel şiiri
Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
incinir düz caddede dağda gezen ayaklar
Sen kubbesinde ince bir mozaik ararda
Gezersin kırk asırlık mabedin içini
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini
Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin
Bizimde kalbimizi kımıldatır derinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin
Fırtınayı andıran orkestra sesleri
Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en yanık bir musiki yerine
Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini,
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...
`Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolumuz
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun... ayrılıyor yolumuz`
insan mantığının gördüğümüz ya da hissettiğimiz şeylere karşı mantıklı açılımlar bulamamasından kaynaklanan düşünce aktarım yolu. o yüzden sanatın içinde mantık ve dolayısıyla kesinlik aranamaz, sanat yoruma ve çelişkilere açıktır. bilim gibi aktarım yolları kesindir ve mantıkla çalışır, ama sanat özgürdür. bir milyon insan varsa bir milyon çeşit sanat anlayışı, beğenisi vardır.
sanat klozetin ta kendisidir. sanatçı meramını döker. yaşadığı sıkıntıyı dışa vurur. içi doluluk sanatkar olma yolunda katedilmesi gereken en önemli yoldur. biriktirmeden ortaya konulacak bir şey elde edilemez. bu birikim sıkıntı vermeye başladığında sanatın doğumu gerçekleşmeye başlar. sanatkarı klozete gitmeye zorlar.
sifon paylaşımdır. ortama ferahlık verir. sıkıntı giderilir.
kendi çapında sanat yaptığını iddia edenler ise tabi ki sifonu çekemeyenler ve pisliğin kokusuyla muhatap olmak zorunda kalanlardır.
Sanat, tıpkı dünya gibi.... başına buyruktur, ve insanın dünyayı kavrayışı durmaksızın değişirken dünyanın her zaman aynı kalması gibi... Sanatın da insanların geçici kavramlarından bağımsız kalması gerekir. böylece Sanat özellikle ahlaktan bağımsız kalmalıdır. çünkü ahlak, dünya üzerinde ne zaman yeni bir din çıkıp eskisini bir yana itse, sürekli olarak değişir. - Heinrich Heine -
önüne modern eklendiğinde kendisinden tiksindiğim kavramdır.
aşk mı, aşkın bi şeyleri bi şeyleri gibi adı aklımda kalmayan ama galerinin her köşesi kabusum olan bir sergiye gittim a yazarcığım. kadın cinsel organı üstüne dökülmüş kırmızı boyaya hadi bu sığ benliğimle bile biraz anlam verebilirken sanatçının galeri açılışında siyah çarşafla kendini kırbaçlaması, bir ilkokul çocuğu maketinin arkasında şeyh'in tekinin olmasını ben aşk sergisi ile bağdaştıramadım. ama gadanalım dersin ki aşk sapıklıktır, senin de aşktan bihaber olduğu sürmanşetten yayarım. evet yaparım bunu.
dans edemeyen bir insan olarak da modern dansa biraz anlam verebiliyorum. yıldız tilbe'yi eleştirdiklerinde de üzülüyorum.
geriye kalan modernleri anlatmaya mecalim kalmadı. iptidaiyim ben. üstüme gelmeyin.
insanlar yuzyillar boyu sanat uzerine tartismislar, sanat uzerine tartismayi tartismislar hatta... bir tanim yapmak, budur demek oldukca zor bu konu hakkinda, cok oznel...
ben kendimce soyle tanimliyorum: insani salt insan olmaktan dolayi mutlu eden, ait oldugu 6 milyarlik toplulugun icinden boyle seyler cikmasindan oturu kendiyle gurur duymasini saglayan etkinlikler butunu.
para için yapılmaması gereken iştir. sen sanat için, seni beğenenler için iyi bir iş yaparsın o para eder başka ama 'ben bundan para kazanayım' düşüncesiyle yapmaman gerekir. zira para için yapıldığında da sanattan uzak bir şey olmaktadır. günümüzde bolca örneğini görüyoruz.