Sanat filmi diye bazen saçmalıkları fazlaca övüyorlar. Gerçekten en saçla konuyu bile insana izlettirmeyi başaran filmlerin yönetmenleri iyi yönetlenlerdir; ancak bir filmin iyi olması sanat filmi olduğunu, daha doğrusu o filmin sanat eseri olduğunu göstermez. Benzersiz etkiler yaratan ve izlerken sıkılsanız bile bittiğinde yorum yaptığınız ve aklınızda yer etmiş yapıtlardır.
Yalnız vudi elının bir filmi vardı. Yönetmen kör oluyor ve görmediği halde film yapıyordu. Tabii film berbat oluyordu. Yine de fransız dergilerindeki eleştirmenler öve öve bitiremiyordu. Asdf.
Filmler amacına göre ikiye ayrılır; gişe filmi ve sanat filmi. Sanat filminin nihai amacı gişede başarı yakalamak değildir. Estetik kaygısı güder, Sanatsal ögeler taşır. Çoğunda diyalog azdır, sessizlik hakimdir. Güzel/yakışıklı ya da tanınmış oyunculara gerek duymaz. Genellikle düşük bütçeyle çekilir. Mutlu son vb klişelerle izleyiciyi kandırmaz, gerçekler olduğu gibi aktarılır. izleyiciyi sorgulamaya sevk eder. Bu yüzden bu tarz filmler Belli bir kitleye hitap eder.
sinema bir sanattır; fakat her film bir sanat eseri değildir.
''Sanat Filmi'' söylemi bir çok açıdan sıkıntılı bir deyiş bence. Sadece sinemada değil bir çok alanda karşımıza çıkan kategorize etme, etiketleme çabası bunda etken sanki. Konu etmede kolaylık sağlarken aynı noktada hatalı tanımlara ve tartışmalara neden oluyor. Ayrıca sanat olduğu ön kabulü de var. Bırakalım buna izleyen karar versin. Sanat filmi demektense, örneğin; beğendiğiniz ve bu doğrultuda estetik kaygı taşıdığını düşündüğünüz bir filme ''Abi film gerçekten bir sanat eseri olmuş'' demek daha doğru gibi. Öznel bir söylem olur fakat sanatın da herkesin uzlaşacağı bir tanımını yapmak zor bir olay zaten. Eğitimini almamış, işin sadece izleyip keyif alma kısmında biri olarak görüşüm bu doğrultuda. Mutfağında olup bu işten para kazanan kesimin bakışı elbet farklı olacaktır.
Hem zaten Sanatın süzgeci zamandır; zamanın yıpratıcı etkisinden sıyrılıp gelecekte de taze kalamayan eserlere sanat denilemez.
herkesin anlayamayacağı mesajlar içeren filmlerdir. anlamak için belli bir entel birikime ve kültüre sahip olmanız gerekir.
ya çok sıkıcıydı, hiçbir şey anlamadım gibi şeyler söyleyenler, sanatla işi olmayan insanlardır. recep ivedik, kutsal damacana türevi filmlere bayılırlar.
neyse, seven ve izlemek isteyenlere pişman olmayacakları birkaç tavsiyem olacak:
belli kuralları olan film türüdür. tespit edebildiklerim şunlardır:
1- filmin başlangıcında mutlaka bir manzara veya doğa planı olmalı, bu yaklaşık 10 dakika boyunca ekranda kalmalıdır. uzaktan yürüyerek gelen birisi de olursa daha makbule geçer.
2- filmin çekildiği yer mutlaka yönetmenin çocukluğunu geçirdiği köy veya kasaba olmalıdır.
3- filmin olmazsa olması mutfak sahnesidir. filmin kahramanı bir sahnede 15 dakikadan az olmamak kaydıyla yemek pişirmeli ve akabinde masaya oturup onu yemelidir. bu sırada seyirci çay veya tuvalet ihtiyacını karşılayabilir.
4-filmin bir yerinde kahraman bir yere uzun uzun bakmalı bu sahnenin de süresi 10 dakikadan kısa olmamalıdır.
5-film bir anda pattadanak bitmeli ve seyirci kendi kendisine ne oldu lan bu filmde diye sorarak kafası karışmış bir biçimde sinema salonundan çıkmalıdır.
bu temel 5 kuralı içeren bir senaryonuz varsa, bir sanat yönetmenine götürün havada kapacaklardır.
(afi) amerikan film enstitüsü aracılığıyla gittiğim düz mantıkla çekilmiş filmlerdir. Müzik genellikle olmaz olsa da nadi-iir. durağan yapıdadır. meraklılarına karşın coğu kişinin de bilmeden bedava diye gittiği sonrasında yarısında çıktığı filmlerdir. dekor vs değil de kamera önemlidir.
her zaman çıplaklık, her zaman arabalar, her zaman macera, her zaman vs. arayanlara tavsiye edilmez. çünkü izledikleri zaman aptal aptal bakıyorlar. bir aradayız hepsi bu adlı filmi arkadaşımla izlediğimde zavallı yavrucak uyumuştu. halbuki film çok güzeldir. ama işte anlayacak kabiliyetmi desem ne desem ondan yok işte. zaten herkeste olursa sanatsal film anlama yeteneği o zaman diğer filmler hiç izlenmezki.
genelde eski isveç ve sscb filmleri bu kategoriye girer. olayları bizde yılmaz güney'in yaptığı gibi dan dun anlatmazlar, metafor kullanırlar. misal ekrana 5 saniye keçi görüntüsü koyarlar ne bu şimdi dersin, internetten araştırırsın o sahneyi, yönetmenin savaşın yaklaştığını anlatmaya çalıştığını öğrenirsin. ben böyle sanatın içine tükürürüm deyip gider mısır patlatıp kovalamacalı hollywood filmlerine dönersin.
bir ara farklı olmak ve arkadaşlara hava atmak için sarmıştım bu sanat filmlerine lakin şu an düşünüyorumda cidden her biri ayrı ayrı berbat filmlermiş.
ekşın yok, birşey yok... adamın yüz ifadesinden ruh halini çıkarmaya çalışıyorsun, verilen cevaptan mana bulmaya çalışıyorsun falan.
uğraştırır yani... en sonunda "s*kerim böyle filmin ızdarıbını" deyip başka filme geçiyorsunuz.
sanat ve psikolojik portreler görmek isteyin peyami safa okusun.
anlamadığım fimlere sanat filmi diyoruz. evet. bir filmin sanat filmi olup olmadığına karar verilebilmesi için benim izlemem ve anlayıp ya da anlamadığımı beyan etmem gerekir.