ülkemizde, bir bok anlanmadan, herkesin eleştirmen kesildiği hede. tiyatroya, "vay efendim başörtüyü yere attılar", romana, "nasıl olur bunda ermeni soykırımı olur", resme, "nasıl olur sen nü yaparsın" dendikçe bu memlekette, bizden bi bok olmaz.
inşallah bir gün anlar bu memleket, "sanat eseri" nedir.
tutankamonun mezarını bulan ingiliz arkeolog kazılar sırasında yanına gelen arkadaşını mısırda gezdirirken bir mısırlı yaklaşıp piramitlerden çıktığını iddia ettiği heykeli satmaya çalışır. arkeolog sadece tek bir bakışla sahte bu diyip uzaklaştırır ve yollarına devam ederler. arkadaşı sorar , nasıl anladın bunun sahte olduğunu kesinlikle eşsiz gibi duruyordu, diye. arkeolog ise cevap verir:
''başta hiçbir farkı olmasa da sahtesi baktıkça çirkinleşir, fakat sanat eseri ise her geçen gün daha da güzelleşir.''
bilinçli olarak insan elinden veya fikrinden çıkmadır. belli bir sosyal kurum (sanat dünyası) adına hareket eden kişi veya kişiler tarafından, bazı kısımları hakkında fikir birliğine varılmış olunmalı, beğeni kazanmaya aday olmalıdır..
Heidegger'e göre sanat eseri varlık sorusu ile ilişkisinde ele alınması gerekendir. Sanatın dönüştüğü endüstriyel faaliyet içerisinde hakikate ulaşılamayacağını,sanat eserinin hazzı çerçevesinde değil; benimle olan yaşantısı bağlamında ele alınması gerektiğini vurgulamıştır. Van gogh'un bir çift ayakkabısını yorumlarken, bu ayakkabıların endüstriyelleştirilmeye bir tepki olduğunu ayakkabıların yalnızca araçsallıklarıyla bulunmadığını ifade etmiştir.
Ben ayakkabılara baktığımda başka ufuklara gidiyorum, resmin sergilediği somut şey hakikat fikrine götürür. işte sanat eserinin yapması gereken şey budur.