ilk telefonum. 50 liraya benzinlikten almıştık. kendisiyle beraber tüp kaydırağın tepesinden dahi düştüm yine de bir şey olmadı. kızağı falan da bozulmamıştı. 3,5 yıl kullandım. Sonra 'dokunmatik telefon istiyorum' diye bıraktım kendisini. benden sonra anneannem, ondan sonra yardımcısı kullandı.
zamaninin anne telefonu.
Bir dönem annelerimiz kullanimi kolay diye bu ya da buna benzer sürgülü/kapakli model telefon kullanmayi tercih ediyordu. büyük nimetti.
Benimde vardı bundan bi tane. Sanırım on yıl falan önceydi ama efsaneydi o zamanlar. En büyük sorunu kayar kapağı gövdeye bağlayan film dedikleri bi parça vardı o kirilirdi. Uç kez tamir ettirmistim.
Hiç sahip olmama rağmen, o dönemde askere giden abimin telefonuna konduğum d900i ile hemen hemen aynı deneyimleri yaşadığım telefonun birkaç alt modeli olan telefondur.
Müzik çaların arka planındaki o renkli şeyi özlüyorum bazen, bazen olsa da bi’ prensesi kurtarsak diyorum.
Not: babam bana Nokia 6300 almıştı, çelik kasa bu bozulmaz da kırılmaz da diyerek.
Bir zamanların efsane telefonu. O telefon leşe olunca havalı ve zengin oluyordun. Ne günlerdi be. Her şey güzeldi o zamanlar. Duygular saf ve temiz. insanların yüreği kardan beyazdı. Şimdi öyle mi. Şimdi telefonlar akıllandı insanlar salaklaştı. Yani kısaca insanın beyninden alıp telefonun verdiler. Aklımızı kiraya verdik.
Hayatımızın, ülkenin güzel ve dertsiz olduğu son zamanları anımsatır. Kimimizin ilk telefonu, kimimizin lise hayali, kimimizinse son kontörle sms paketi yükleyip ses şifresi yazarak kurcaladığı, teknoloji harikası gibi gördüğü orta sınıf, garibana kızaklı telefon teknolojisini yaşatan ilginç bir telefondur.
ah be! bu memlekette bir zamanlar akaryakıt şirketleri telefon hediye veriyordu. 50 liraya ilk telefonum olarak almıştım kendisini. birlikte kaydıraktan bile düştük de en ufak arıza vermedi, canım benim.