Realizm akımının temsilcilerinden olan romancı-öykücü. Türk edebiyatı'na Batılı anlamda ilk öykü unvanını alan "küçük şeyler" adlı eseri kazandırmıştır.
1924te tekrar basılan Sergüzeşt'e yazdığı önsözde ikinci Abdülhamidi eleştirmiştir. Neredeyse 100 yıllık bi yazı olduğu halde ülkedeki aydın zihniyetin hala değişmediğini gösterir : ". . .Kapımda hafiyelerin ayak seslerini, penceremde beni gözetleyen kaplan bakışlı gözlerini görürdüm. Çünkü "Sergüzeşt''''e esaret aleyhinde
başlamış ve "hürriyetine" diyerek nihayet vermiştim.
O devirde milletlere temin-i refah ve ticaret için, ilim ve irfan ihracat ve ithalâtı
için fikir ve zekâ, mesire ve tenezzühleri için ummanın üzerinde iyâb-ü zehâb eden
saray-carilerin izleri, hututu, kıt'aları birbirine raptederken ilme yeni bir mekşûfe
ilâvesi emeliyle kutublara gidüp gelinür iken Boğaziçi'nin geceleri bir sahilinden diğer
sahiline geçmek memnu idi"
realist özellikleri ağır basan ve köle ticaetini konu alan sergüzeşt adlı romanıyla tanınmıştır. bu romanda dilber adlı bir esir kızın yaşamın anlatılır.
bir paşa çocuğu olduğu ve sarayda hizmetçiler ve esirlerle içi içe olduğundan sergüzeşt'te başarılı olmuştur ve esirlerin yaşamını çok iyi yansıtmıştır.
sergüzeşt adlı romanı ile adından söz ettirmiş olup, küçük şeyler adlı hikayesi ile adından söz ettirmeye devam ettirmiştir. küçük şeyler ve sergüzeşt akılda kalıcı iki çalışmasıdır.
Devrin ileri gelen isimlerinden Sami Paşa'nın oğludur. Özel öğrenim gördü. Yirmi yaşına kadar resmi bir görev almayıp, edebiyat konusundaki bilgilerini artırmayı tercih etti. 1880'de Evkaf Nezareti Mektubi Kalemine memur oldu. Babasının ölümünden sonra da Londra elçiliği ikinci katipliğine atandı. Orada kaldığı dört yıl boyunca ingiliz ve Fransız edebiyatlarını yakından izledi. Elçilikteki görevinden istifa ederek istanbul'a döndüğünde istişare Odasına memur oldu. 1885 - 1901 arasında yedi yıl süren bu ikinci dönem memuriyetinde sanatını olgunlaştırdı.
Sergüzeşt romanı yüzünden göz hapsine alındığını düşünerek bundan kurtulmak için Paris'e gitti ve 1908'de Meşrutiyet'in ilanına kadar da orada kaldı. istanbul'a döndüğünde Madrid elçisi olarak görevlendirildi. I. Dünya Savaşı başlayınca Madrid'den isviçre'ye geçti, savaşın sonuna kadar burada kaldı. Mütareke devrinde 1921 yılında emekli olarak istanbul'a döndü. Son yıllarında kendisine, 1927'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kararıyla "Hidamat-ı vataniyye tertibinden" maaş bağlandı. 26 Nisan 1936 tarihinde istanbul'da öldü. *