ben böyle bayık bir dizi daha görmedim ya. bu dizi yerine "ağaçkakanların yaşamı" isimli belgesel yayınlansa daha faydalı olur. ciddi ciddi tarihin tozlu sayfalarından fırlamışcasına. böyle bakınca tozdan öksüresim tıksırasım geliyor ya. uğraşsalar bu kadar olmazdı yani. var mı böyle hayatlar hala? hadi len!
bir adet rol özürlüsü vildan atasever koymuşlar; boyuna süsleyip püslüyorlar, böyle pahalı pahalı şeyler takıyorlar. ayakkabısından, çantasına kadar gözümüze gözümüze sokuyorlar. her bölümde mutlaka "ne kadar güzelsin zülal" diye zülal'in götünü yalayan bir veya birkaç kişi oluyor (son bölümde karının birinin kızın güzelliği karşısında gözleri doldu mesela). oha artık, oha be.
vildan da o antin kuntin makyajlar, saçlar ve kıyafetler içinde arada kendini hala seymen ağa zanneden özcan'a ne anlama geldiğini çözemediğim manasız, bön bakışlar fırlatıyor, özcan da aynen öyle bön bön cevap veriyor. ve bu bakışmalar esnasında o -güya- heyecanlı müziği devreye sokuyorlar (dizinin yüzde doksanı zaten bu müzikle yürüyor).
ey senaristler, yönetmenler; ben o heyecanlı müziği ve o bön bakışları kafamda birleştirince sürükleneceğim ha? hiçbi bok olmuyo kardeşim. tık yok bende. dizinin nabzı sabit bir çizgide ilerliyor 90 dk boyunca. ufacık bir titreşim yok!
arada bir de davete gidiyorlar bizim bu zenginler. löküs arabalar neyin, ışıldaklı elbiseler, antika möbleler, kadehler, şampanyalar, ayak üstü boş sohbetler "cnm çok güzelsin"ler filan.
birkaç tane de sürekli dedikodu ve kapı dinleme modunda takılan hizmetkar tayfası bir de bu zengin veletlerin her bokuyla ilgilenen şöyle kodaman görünümlü birkaç da avukat var, yanlara da şöyle birkaç güzel görünümlü ama dizide pek işlevi olmayan hatun serpiştirmişler, giydirmişler, boyamışlar filan işte. formül tamam.
ama konu nedir, özcan'la vildan niye sürekli bön bön bakışıyorlar, onlar bakışınca o müzik niye adamı en can alıcı yerinden vuracakmışcasına bağırttırılıyor, o hizmetkarlar niye kapı dinliyor, o kaş almayı bilmeyen kız neden boyuna trip atıyor. hala çözemedim.
bir de haftada 7 gün yayınlanıyor sanırım. ne zaman atv'yi açsam karşımda. bir izlediğiniz sahneye bir hafta boyunca denk gelmek ne iğrenç bir şeymiş ya. masrafı çıksın hiç değilse diyorlar herhalde, ondan daha kaldırılmadı yayından. son damlasına kadar ne reytingi alsak kardır diyor olabilirler.
3-5 hafta içinde kaldırılması kesin gözüken berbat bir dizi. bu işten para kazanan adamların artık özcan deniz'in dizilerinin tutmayacağını bilmemesi de ayrı bir konu.
romanın orjinalinde ve şimdiye kadar çekilen filmlerde gayet mesafeli masum bir aşk sözkonusuydu . şimdi çekilen versiyonunda eminim ki filmin yarısı yatakta çekilecektir. tıpkı aşk-ı memnu da olduğu gibi romanın içine edeceklerdir.
aşk-ı memnu ve yaprak dökümü'nün senaristleri ece yörenç ve melek gençoğlu'ymuş burdaki senaristler de.
eee, haftada 3 adet 90 dk'lık dizi yazmaya kalkarsan, biri mutlaka sıçar.
oyuncuları da aynı şekilde fiyasko; tamam bir hatice aslan faktörü koymuşsun oraya ama bu vildan atasever hala rol yapamıyor kardeşim. özcan deniz'e hiç değinemeyeceğim bile. hala asmalı konak'taki seymen ağa kendisi. vildan'la, özcan'la olacak iş değil bu.
özcan deniz'in yeni dizisi. (klasik bir tanımdan sonra gelen iğrenç eleştiri için bizi izleyin)
öncelikle konusu hakkında en ufak bir bilgiye sahip değilim. daha demin 5 dakika baktım. dizide bir kız var özcan abi'ye yanık ama vildan olan değil. durmadan fotoğraf çekip özcan'a gösteriyor. lakin kendi çektiği fotoğraflara resim diyor. benim bildiğim hiçbir - amatör veya profesyonel - fotoğrafçı o değerli karelere resim demez. burdan senaristlere duyrulur.(evet, herkes beni okuyor biliyorum) ayrıca sıkıldım ben bu konak, yalı züppelerinden. anasını satıyım her şeye de hakimler. bir adam hem fotoğraftan, hem ayak burkulmasından, hem hızlı araba kullanmaktan hem de karı kız tavlamaktan eş zamanlı nasıl anlar? bir erkeğin beyni bu kadar eylemi bir arada yapacak kadar komplike değil.*
nah şuraya yazıyorum; bu senenin bombası ezel. geri kalana geçmiş olsun.
nejat karakterinin babasının cenazesinde ''cenazede siyah giyilir'' mevzusunu fazla abartmış dizi filmdir. sanki her insanın gardrobunun bir köşesinde ''cenaze olursa giyerim'' zihniyeti ile bulundurduğu kravatına, mediline kadar simsiyah bir cenaze elbisesi vardır. cenazedeki tek bir kişinin mi siyah dışında en ufak bir aksesuarı olmazdır. bırakın ulandır.
özcen deniz'in gene bön bön uzaklara bakarak trip yaptığı yeni atv dizisidir. gene ay yapım ve gene süslü püslü ev halkı pahalı mobilyalar ve gene aynı iki senarist hatunların elinden çıkma roman uyarlaması. hayır ben anlamıyorum bu zengin aile şekillerini gece yarısı olmuş hala ev halkı full makyaj pahalı giysilerle ayakta. ulan bi kere de doğal olun pijama terlik dolaşın ne olur şanınızdan mı eksilir.
yeni bir dizi. vildan atasever'le özcan deniz oynuyormuş başrollerde, iyi peki güzel.
ama kerime nadir'in aynı isimli romanından uyarlama olduğunu öğrenince kuvvetli bir "yuhh!" çektirmiştir.
diyorum da inanmıyor kimse; yavaş yavaş dostoyevski'lere kadar uyarlayacak pek saygıdeğer televizyoncu tayfamız.
80li yılların sonlarına doğru trt nin çektiği dizilerden biri. baş rolde aydan şener tolga savacı , yaşar alptekin oynamıştı. şimdi ise yeniden çekiliyormuş . başrolde vildan atasever ve özcan deniz oynayacakmış.
bu devirde (iki kuzenin) teyze çocuklarının aşkını nasıl yansıtacaklarsa....
iki teyze çocuğunun aşkını inşallah komşu çocuğu olarak değiştirirler. yoksa topluma kötü örnek olacak.
yönetmen : andaç haznedaroğlu
yapım: ay yapım
senaryo: ece yörenç - melek gençoğlu
yayınlanacağı kanal: atv
oyuncular:
özcan deniz
vildan atasever
hatice aslan
hülya darcan
genel konu:
annesi öldükten sonra teyzesinin yanında büyüyen nejat teyzesinin kızı zülal’e aşıktır. Ancak bunu zülal'e söyleyemez. zülal nejat'ın arkadaşı namık’la evlenir. ama hiçbir zaman mutlu olamaz. sonunda zülal gerçek sevginin ne olduğunu ve sevgisine hiçbir zaman karşılık beklemeden sevileceği günü büyük bir umutla bekleyen nejat’ın kendisi için ne kadar önemli olduğunu anlar...
ayrıca: franmanda vildan atasever'in giydiği elbise tüm dikkatimi diziye yoğunlaştırdı.
hadise nin seffaf oda adlı programda cok guzel ve cok farklı soyledigi berkant sarkısı.
bu kız hep boyle sarkılar soylemeli cok tatlı bir sesi ve sivesi var populist sarkılardan uzak durmalı.
1970''de ülkesini Eurovision''da da temsil eden Lüksemburg asıllı David Alexander Winter şarkıyı 'Oh Lady Mary' adıyla Fransızca, Almanların büyük sesi Peter Alexander ise Almanca seslendirmiştir.
ilginç bir Kerime Nadir romanıdır. Romanda kuzenine aşık olan nejat adlı bir gencin dramı anlatılır. Kuzeni zülal'e deli gibi aşık olan nejat bir türlü kavuşamamanın verdiği acıyla kavrulur gider. Yıllar önce Hülya Koçyiğit ve ediz hun'un başrollerinde olduğu bir sinema versiyonu vardı; ama asıl önemli olan seksenli yılların TRT dizisidir. Aydan Şener ve Tolga savacı'nın başrolde olduğu samanyolu dizisi en etkileyicisidir. Yaşar alptekin'in namık'ı oynadığı dizide aydan şener gençti ne güzeldi bir bilseniz.