salçalı ekmek besleyicidir, nutellalı ekmek kilo yapar.
salçalı ekmek hiç bir gelir düzeyini temsil etmez, zenginide fakiride yiyebilir, nutellalı ekmek öyle değildir.
salçalı ekmek yiyenin ağız kenarlarını kırmızaya boyar, şirin durur, nutellalı ekmek insanın burnuna yapışır.
salçalı ekmek sokakta yenebilir, nutellalı ekmek sokakta yenmez, millet özenir.*
blablabla...
salçalı ekmek boş buzdolabı manzarasının çaresizliğinde size gülümseyen dosttur, ama nutellalı ekmek hayır diyemiycedğimiz tek lezzettir, bitanedir. **
salçalı ekmek 80lerde çocuk olanların yarı aç yarı tok gezip oyun oynadığı dönemlerde annenin hazırlayıp elimize verdiği ve bir anlık mutluluğa sebep yiyecektir.
belki de bizim bir dilim salçalı ekmekte bulduğumuz huzuru bin dilim nutella da bulamaz yeni yetmeler.
bu salça mevzunun bide tostun üzerine sürülen mis gibi olanı var. ama salçalı ekmeğin idol olduğu karakter...evet tahmin ettiğiniz sevimli yaratık fırat, hem kendini hemde elinde yediğini çok severiz ahali olarak. sevimli bıdık ve salçalı ekmeği.
ilginç bir kaşılaştırma. muhtemelen herkesin okurken aynı şeyler aklından geçiyor..
ben ise acizane psikanalitik bir yaklaşım yapmak istedim.
efendim bilindiği gibi salça çocukluğumuz, ailemiz, annemiz, arkadaşlarımızdır. burada temsil ettiği şey süper egodur. (bkz: süper ego) bir bakıma vicdani yönümüzdür. "heytt bee çocukluk.." demişizdir..
ancak nutella?
nutella birebir nefse hitap eden, şekerli mi şekerli, tatlı mı tatlı, ye ye adamı daha çok yediresi gelen bir şeydir. bu ise bizzat id'i temsil eder. id en belirgin şekilde yeni doğmuş çocuklarda su yüzünde görülür. ki yeni doğmuş değil de işte şöyle fallik evrede kompleksler yaşayan çocuklara sorsak, id'inin sesini dinler, nutella der.
burada da herkesler nutellaya davetsiz misafir, iğreti gelin gözü ile bakılıyor. hayır! nutellaya bu haksızlığı yapmayın. ne kadar kapitalizm çarkının bir birimi ise de olsun. sevdik, bağrımıza bastık.