annelerin hiç hazetmemesine rağmen, evde uyumak için en güzel yerlerden birini secmektir.
yastık, yorgan salona tasınır, televizyondan bir tarafta acık bir sekilde uyukuyla, uyanıklık arasında uzun sure gidip gelinir. sanırsam bir dönem sobalı evde yasamaktan kaynaklanan bir eylemdir. zira bilindiği üzere sobalı evde, soba genellikle salonda bulunur ve bundan dolayı salon evin en sıcak odası olur. keyfine duskun bünye de soğuk yatağa girmek yerine sıcacık odada uyumayı tercihb eder. gel gelelim bu aktivite bir süre sonra alıskanlık halini alır ve kaloriferli eve gecildikten sonra da devam eder. işte annelerin isyan ettiği nokta da burasıdır. evin her tarafı aynı sıcaklıktayken neden salon? bu soruya şimdilik bir cevabım yok, ama annelerin isyan sebebinin sabahleyin salonda bulunan yorgan, yastığı odaya götürmenin, yatağı toplamaktan daha zor olmasından olduğunu tahmin ediyorum.
not: soruya cevap bulduğum zaman bu entry kendini editleyecektir.
öğrenci evlerinde sıkça rastlanan durumdur. şöyle olur:
bir cumartesi gecesi sabaha karşı eve gelirsiniz. tabi gelene kadar önce doğru mahalleyi sonra doğru apartmanı ve daireyi bulmanız icab eder. Eğer bu aşamalardan başarıyla geçmişseniz, bi de klasik anahtarı deliğe sokmaca oyunu oynamanız gerekmektedir. Ve hepsini başarıyla bitirdikten sonra eve girersiniz, ufak ve sarhoş adımlarınız sizi odanıza götürür tek istediğiniz hemen zıbarmaktır. fakat o da nedir, yatağınızda tanımadığınız birisi veya birileri yatmaktadır. bu durumda yapabileceğiniz iki yöntem vardır, yatakta yatan zat hatunsa ve tekse, sarhoş ayağına yatıp halvet olma denemeleri yapılabilir. ha yatakta insan görünümlü bi hayvan ve hayvan sürüsü varsa hızlıca istikamet değştirilir ve salonda reserve konumdaki bir çekyata sarhoş bünye bırakılır. sabah heryerde olacaktır nasolsa, ne farkeder ki?
anneler çok kızar bu duruma, babalar da pek ha etmek durumdan yok "üşüyeceksinn" yok "boynun ağrıyacak" gibi tepki verirler ama bilmezler ki kişi sabah 8 de çıkıp akşam 10 da geldiği dönemlerde ** ailesini bi 5 dakika daha uzun süre görebilmek, onların sesinin huzurunda, güvenirliğinde uyumak istediğini.
şimdi kapanır ışıklar, bir televizyon kalır karşıda bir de ben...
ne de çok insan gezdi durdu, kafamın içinde; kafamın içine basa basa, hiç de dikkat etmeden topuklularına, bir uyuyan var mı diye düşünmeden... karşımda futbol topu kalsın sadece, önümdeki sehpada yarıya kadar içilmiş bir çay, gözlerimle topu takip edeyim, gol olmayan şutları. kalkamam bu koltuktan, kalkarsam içime oturan huzurda kalkar uykumla birlikte, uyumak en güzeli huzurla; ama en çok salonda.
ne kadar da çok yürüyen var beynimin içinde ve ne kadar da çok gol olmayan şut.