rasim ozan kütahyalı ve ahmet kekeçle beraber pazar geceleri memleket meselesi isimli programı hazırlamaktadır.bilgisi ve birikimi göz doldurucudur.80 lerde güçlenen muhafazakarların o döneme ruh dünyasından ve dünyaya bakışından izleri ve tadları bulabilmek mümkündür düşünce dünyasında.
kılıçdaroğlu benzetmelerine mükemmel bir açıdan yaklaşmış yazar.
Kılıçdaroğlu'nu benzetmek mi lazım?
"Sayın Kılıçdaroğlu kendisine benzeyince, bir şeye benzemiyor mu ki, illa birisine benzetiyorsunuz?.." desek de vazgeçmeyeceksiniz, bari şuna bir karar verin:
Gandi'ye mi benziyor, Ecevit'e mi?
Mesela, Gandi'ye benzetiyorsanız nesine, neresine benzetiyorsunuz; söyleyin de bilelim.
Huyuna suyuna mı, kara kaşı kara gözüne mi?
Komple olmaz ama!
O muhayyilemizi zorlamak olur ki; biraz daha zorlarsak, maazallah, muhayyileyi yakarız.
Bana sorarsanız fiziksel benzerlik daha yerinde. Zira duruş, bilgelik falan sıkıntılı işler.
Zaten Kılıçdaroğlu'nun bilgeliği nedir ki?
"Kürt sorunu" soruluyor; "Yolsuzlukların üzerine gideceğiz..." diyor.
Alevilik meselesi, demokratikleşme, AB süreci, dış politika, ekonomi soruluyor; cevap değişmiyor.
Demem o ki, bulmuş "Eğitim şart..." gibi bir zamazingo, vaziyeti idare ediyor.
Gelgelelim, Ecevit benzerliği hepten netameli!..
Çünkü...
Ecevit'in yalın haline değil de Karaoğlan dönemine talipsiniz; lakin bunun bir de "yağ ve gaz kuyruğu" dönemi var.
Batının tekniğini alalım, ahlakını almayalım misali takılıyorsanız, o başka tabii.
Başka dedik ama, asla dikensiz gül bahçesi değil ha!
Yahu yıllar yılı Batının tekniğini ahlakından ayıramadık; Ecevit'in Karaoğlanlığını "Enkaz devraldık" döneminden nasıl ayıracağız?
iyisi mi yol yakınken bu benzetme işinden vazgeçin.
Hayır yani, illa birine benzetecekseniz, 1 Nisan'da CHP'den istifa ederek DP'ye geçen, şimdi yeniden CHP'ye dönen ikiz kardeşi Adil Kılıçdaroğlu var, ona benzetin.
Diyeceğim ama...
Dünkü Hürriyet'te Adil beyin fotoğrafına dikkatlice baktım; o da Kemal beye benzemiyor! Daha çok Gani Rüzgar Şavata'nın 15, bilemediniz 20 yıl sonraki haline benziyor.
Şu düştüğümüz hallere bakın!
Bu benzetme muhabbetini başımıza kim sardı diye, internette fellik fellik ararken, Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Tezkan'ın, "Gandi lakabı nasıl çıktı?" başlıklı dünkü yazısında, "22 Mart 2009 tarihinde Vatan gazetesinde aynen şöyle yazmışım..." diyerek "malına" sahip çıktığını gördüm.
Okuyalım:
"Fizik yapısı Ecevit'e benziyor.. / Ama aynı zamanda Erdal inönü'yü hatırlatıyor.. Duruşuyla, tebessümüyle, sakinliğiyle... inönü'nün kısası.. Ama sakin sakin konuşurken öyle bir çıkış yapıyor ki, saçlarını boyatsa sanırsınız ki Ecevit geri geldi. / Bu yüzden tam karar veremedim.. / ikisine de benziyor.. / Hadi şöyle diyelim; Ecevit ile inönü karışımı.. / Yoksa.. Gandi mi desek.. / Bilemiyorum.."
Bu benzetme tarzı, Yılmaz Erdoğan'ın "Organize işler" filminde, Bican Günalan'ın canlandırdığı "ibrahim abi" karakterinin Sean Connery'ye benzetilme tarzını fena halde çağrıştırıyor:
"Ama... şimdi şöyle düşünceksin abi... eee... Sean Connery'nin saçlarını düşü... eee... boşver saçlarını. Onun böyle pis bi sakalı var; kes onu. Bi de iskoç aksanı var di mi onun, çıkar onu. Biraz daha zayıf, kuru yüz bi şey düşün. işte ibrahim abi ya..."
Yılmaz Erdoğan da, "Bu çocukta da bu var: benzetiyo. Sen benzetmiyosun, o... benzetiyo..." demişti hani.
Madem Sayın Kılıçdaroğlu da en az "ibrahim abi" kadar benzetilmekten memnun ve mademki köşe yazarlarımız bu işe çok meraklı, bir tane de ben yapayım:
imdi, Oktay Ekşi'yi alın. Yüzüne Can Dündar'ın yüzünü ana hatlarıyla yerleştirin. Burnunu Fatih Altaylı'nın burnuyla, saçlarını da Mehmet Tezkan'ın saçlarıyla değiştirin. Saçları biraz beyazlaştırın ama! Oldu olacak burnu da biraz uzatın. Gözlükleri de Tufan Türenç'in gözlükleriyle değiştirin. Ahmet Hakan'ın bıyıklarını kuaför marifetiyle terbiye ettikten sonra itinayla (burnun altına) monte edin. Bir miktar Mustafa Mutlu duygusallığı ilave edin. Sonra da bol miktarda Ahmet Necdet Sezer ciddiyeti katın. Göz kararı Ertuğrul Özkök kıvraklığının ardından, Ruhat Mengi birikimini de ilave etmeyi ihmal etmeyin. Buyurun size işte Kılıçdaroğlu!..
Biraz yemek tarifine benzedi ama, benzetme yeteneğimiz sınırlı, idare edin.
Taraf uzunca bir süredir BALIKÇI adını taktığı birinden PKK ile yapılan pazarlıkların AYRINTILARINI alıyordu. Tabii HERKES de 'KiM BU BALIKÇI' diye sorup, kim olduğuna dair tahminlerde bulunuyordu. O BALIKÇI denilen kişi bu kişiymiş; kanlı canlı ekrana çıktı... Adı: ilhami Işık. AKP'li bir isim. Balıkçı'yı ekrana çıkartan kişi ise TGRT'deki haber programında Salih Tuna oldu. Ekran görüntüsü böyle: http://www.nethaber.com/v...anli-yayinda-konustu.html
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım onca otoyol, onca köprü, onca viyadük yaptı hangi birinden "dindar olmayanlar" geçemez dedi.
Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ hastaları hastanelere rehin olmaktan ve "yarı ilahlık" taslayan kimi doktoraların afra tafrasından kurtarırken "dindar stetoskop" kullanmayı şart mı koştu?
yazı bana bir fıkrayı hatırlattı: vaktiyle bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde yeni hastalar için yer kalmamış, doktorlar da eskilerden akıllandığına kanaat getirdiklerini taburcu etmeye karar vermişler. bu yüzden de hastaları bir sınava tabi tutmuşlar. buna göre her hastaya organların isimlerini sormuşlar. hepsi de sınavdan kalmış ama hastalardan biri bütün organ isimlerini teker teker cevaplamış. doktorlar bu duruma şaşırmışlar ve hastayı takdir etmişler. huni ise işaret parmağını kafasına tıklattıktan sonra ibretlik cevabı yapıştır. "eee doktor bey buna göt derler göööt"
muhafazakar kesimin yılmaz özdil idir. yazıları her ne kadar yanlı olsa da kalemi çok güçlüdür. ayrıca yanlı olması boş bir insan olduğu anlamına gelmemeli bir ahmet hakan ı bir ertuğrul özkök ü cebinden çıkarır. bazen tvnet kanalın da hilal kaplan ile program yaparlar.
http://yenisafak.com.tr/y...lanini-acikliyorum-/38211 efsane bir yazıyla günüme neşe katmıştır. zaytung haberlerine ağzımla gülerken bu yazıya götümle güldüm. bu tarz gazeteleri okuyup da oy verenlerin aklını öpeyim. ülkenin başına gelsem şu tarz gazeteleri alanları gözetler ellerinden kimliklerini alırdım.
hesapta bir gazeteci. ya da neyse. lan yazıyı falan geçtim, iki kelime yanyana getiremeyen adamlar bunlar. yok bunu ciddi söylüyorum ve sadece akp yandaşları oldukları için değil. x bir tarafın yandaşı da olsa aynı düşünürdüm. gazeteci dediğin adam kıvrak olacak konuşurken, boğmayacak, tökezlemeyecek ama "cuk" diye cevabını adam gibi anlaşılır bir konuşma ve dille yapacak. bunlar kıraathane amcaları tadında! nokta.
geçtiğimiz günlerde trabzonspor ile ilgili güzel bir yazı yazmıştı.
zaten o da benim açımdan güzel bulduğum tek yazısıydı. onun haricinde özellikle de bugünlerde dershaneler konusunda ''ya zaten bu bir taslak, niye abartıyorsunuz, akp'ye niye kızıyorsunuz'' falan kıvamındaki açıklamalarıyla hiçbir sorun yokmuşcasına göstermeye çalışıp sorun yaratanları da sorguya çeken orta yolcu gazeteci.
tek ortak noktamız trabzonsporlu oluşumuz.
ama unutuyor ki, trabzonspor güçlülerin iktidarına karşı koymuştu, sevişe sevişe değil savaşa savaşa büyük olmuştu.
yeni şafak gazete' sinin bir başka eziği. hilal kankasıyla kanal kanal dolaşıp hükümet savunuculuğu yapıyorlar ama pek başarılı oldukları söylenemez. cevap veremediklerinde canlı yayını falan terkediyorlar. kendi attıkları manşetleri, yaptıkları haberleri açıklamaktan bile acizler. utanmasalar o haberler manşetler komplo diyecekler.
