işte soyu tükenmiş olan çiçek hastalığı kilis'te hortladı... şark çıbanı, sarı humma ve hatta trahom da yayılmaya başlayan hastalıklardan.
"lanet" deyince hemen mistisizme dalmamak lazım. sözünü ettiğim lanet bir sebep sonuç ilişkisidir. büyük kısmı nankör olan bir milletin hak ettiğini başına geçirdiklerinin yaptıkları sayesinde bulmasıdır.
cumhuriyet osmanlı'dan hastalıkların pençesinde kıvranan bir ülke devraldı. cumhuriyetin ilk ve en büyük mücadelelerinden birisi salgın hastalıklara karşıydı. işte atamızın cumhuriyetin ilanından sonra inönü'ye verdiği rapor:
peki halk ne yaptı? atamızı hiçe saydı... iyiliği için sarf edilen onca gayreti hiçe saydı... türkan saylan gibi ömrünü cüzzam hastalığının tedavisine vakfeden aydınlarımızı hiçe saydı.. atamızın uyarılarını
"Muhterem milletime tavsiyem odur ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki ve vicdanındaki cevher-i asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an vazgeçmesin."
"Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler."
hiçe saydı... hiç bir şey bilmedikleri halde, cahillere özgü bir küstahlıkla "biz biliriz, bizzz" diye atarlanan cahil ibrahim zübükzade'lere kandı. onları atamızdan üstün tuttu...
başa getirdikleri kadrolar bu ülkeye tam 2,5 milyon hastalıklı mülteci getirdi ve şimdi onlara vatandaşlık vermek üzereler! kentlerimizin hali (bkz: ışid roketlerini yedikçe ağlaşan kilisliler) malum...
hala 2001 krizi diyorlar! hala zübüklere kanıyorlar!.. nankörün, belasını arayanın belasını bulması mukadderdir.
