salcaliyumurta

entry28 galeri0
    1.
  1. 2.
  2. tüm hayat enerjisi ve sevgisiyle en kısa zamanda yazar olarak gormek istedigim uye. sozluk dunyasinin kendisinden ögreneceği çok şey var inanın bana.ben inandım sozluk.dediydi dersiniz.

    edit: an itibariyle yazar oldu zaten ironi falan kalmadı. hos geldi, sefalar getirdi.
    2 ...
  3. 3.
  4. şeker gibi bir insan, öyle böyle değil. dün gece yapılan zirvede* yazarlar ile oturmayı tercih etmemiş olsa da, bir ara yanına giderek içkili halimle kendisine eğlenceli anlar yaşattım.

    o değilde, ipod satıyor 2. nesil valla ben gördüm çok temiz ihtiyacı olan varsa hemen atlasın derim yani.
    2 ...
  5. 4.
  6. öğrenci evlerinde sıkca yapılan yokluğun göstergesidir. Ayrıca hoşgelmiştir.
    1 ...
  7. 5.
  8. tedavi parasını toplamak amacıyla neyi var yoksa satılığa çıkarmış yazar. bir şeyler almayı planlayan bi baksın, yardımımız dokunmuş olur hem. hı? *
    3 ...
  9. 6.
  10. hayatda en sevmedigim iki seyi * * bir araya getirip nick yapmıs yazar.* * *
    2 ...
  11. 7.
  12. 8.
  13. Yumurta ile salcayı karıştırmak sureti ile yapılan, genelde geceyarısından sonra yapılan öğrenci yemeği.
    2 ...
  14. 9.
  15. 10.
  16. Sempatik yazar. Minicik olması sebebiyle, zirvede farketmeyip üstüne oturdum, diş telleri battı her tarafıma. ileride süper bir yüksek lisans yapacak olacağının sinyallerini veriyor. karar verdik italya'ya yollayacağız kendisini, süpersonik bir peynir fabrikası kuracak dönünce.
    4 ...
  17. 11.
  18. i love you bahar sloganlarıyla evine uğurladığımız yazar.

    zirvedeki gurmelik iddialarını sözlük gündemine taşıyıp kendisi meşhur etmek için elimden geleni yapıyorumm.
    3 ...
  19. 12.
  20. birçoklarının bilmemkaçıncı entrysini girdiği yazar biçimi. ben de kendisine 188. entryimi hediye ediyorum. hayırlara vesile olsun.*
    2 ...
  21. 13.
  22. okuldaşım davulcu yazar. iyi işler çıkartacağımızı düşünüyorum ileride. *
    3 ...
  23. 14.
  24. hani kimi insanlar o çocukluk yıllarındaki fırlama bakışı ömür boyu taşırlar yüzlerinde... öyle geldi bu yazar da şahsıma*. umarım bunu kaybettirmez heyhat kendisine zamanla, zira yakışıyor. beni zengin sanıyor, bozmayalım... sadece paylaşmayı severim belirtmekte faide var*. zirvenin ilerleyen dakikalarında nereye kayboldu bir türlü anlayamadım ama yokluğu belliydi. yine görüşmek, kola ısmarlamak dileklerimizi de iliştirerek bu entrye, şarkı dinlemeye dönüyoruz efenim...
    2 ...
  25. 15.
  26. yemek uydurmayı seven baharat delisi yazar.. * *
    1 ...
  27. 16.
  28. bir dönem kahveci adlı mekana gelenlerin iyi vakit geçirmesine yardımcı olan(bildiğin kahve getir götür işi işte. niye abarttıysam*) kız arkadaşımla arkasından çok şirin bu ya diye sürekli dedikodu yaptığımız yazar.
    2 ...
  29. 17.
  30. 18.
  31. kendisinden sözlük üzerine çok önemli bilgiler öğrendiğim şıkır şıkır dedikodu yapan tayfanın önemli şahsiyetlerinden. * *
    2 ...
  32. 19.
  33. davul çaldığını an itibariyle öğrendiğim ve nazarımda yücelen yazar.
    3 ...
  34. 20.
  35. 21.
  36. bizden bir tad, güzel bir tad. özlenen ve çok uzun zaman ihmal edilmemesi gereken samimi bir lezzet.
    3 ...
  37. 22.
  38. kıskanç yazardır. kaç zamandır sözlükte olmasından yakınarak kendisine hoşeldin demeyenleri eshefle kınıyorum. *
    1 ...
  39. 23.
  40. kaçak yazardır. kaç zamandır görüşülememiştir. fantastik elflere esir olasıca...
    1 ...
  41. 24.
  42. öncelikle (#6049183) final bakınızı.

    her şey kent meydanı denen o enteresan yerde başladı. türlü kültürlerin kesişme noktasıydı orası. yeri geliyor lcw den alışveriş yapmış bir aşiret fışkırıyor, ürünler hakkında kendi dillerinde yorum yapıyor, koloni halinde yürüyen merdivenleri tırmanıyordu. yeri geliyor sinemada yan koltukta oturan sarımsak esanslı fütursuz delikanlı sümküğünü * koltuğa sürmekten çekinmiyordu. perdede oynayan başyapıttan habersiz, nedensizce orada bulunuyordu. starbucks tan dayılar, amcalar çıkıyor, bıyıklarına yapışmış kahve köpüklerini kollarıyla siliyorlardı.

    koşarak uzaklaştık oradan. temiz hava ciğerlerimize doldu, kendimize geldik. her ne kadar zıpzıplarda zıplayan velet sesleri eşliğinde birbirimizi duymasak da, daha rahat anlaşabiliyorduk şimdi. dünya daha aydınlık, karakterler daha belirgindi ve hepsi kendi alemine dağılmaktaydı. çok yemiş, şişmiş, pizza konusunda rekor denemelerinde bulunmuştuk. gün boyu süren bir açlık silsilesinden sonra bu iyi gelmişti işte, daha net düşünebilmeye başlamıştık. yiyecek-içeceğe odaklanmıyorduk artık, düşüncelerimizi kendimiz de yönlendirebiliyorduk.

    ortamdan uzak bir köşeye oturduk. türlü havuz numaraları ve hafif bir müzik eşliğinde dinlenilebilecek bir köşeydi burası. biraz soluklandık ve kendimize geldik. gün içinde türlü manyaklıklara da imza atmıştık zaten, zaman biraz susma ve dinlenme zamanıydı.

    o esnada yerden bir broşür alıp gösterdi. bir kaç ayak izi dışında fazla deformasyona uğramamıştı broşür. üstündeki sarı saçlı insan evladını işaret ederek "baksana, bildiğin erkek" dedi. yorgunluğumu ve miyop-astigmatımı ihmal ederek baktım. hayır abi, erkek değildi, olamazdı. bildiğin dişi bir canlıydı bu. dudak yapısı, elleri, saçları ile bildiğin kadındı, kızdı. "yok be kadın o" dedim. "abi manyak mısın bildiğin herif" dedi hafif isyankar bir tonda. tekrar baktım, bir daha, hatta miyop-astigmatımı da devre dışı bıraktım bu sefer, yok, kadındı bu erkek olamazdı.

    o dakika önüne geçilmeyecek bir iddia oluşmuştu aramızda. kız mı erkek mi sorunsalı baş göstermişti işte. sözlükte sorunsal kelimesini kullanmak da ayrı bir sorunsaldı zaten. ama o an bunun önemi yoktu, tek önemli olan oradaki canlının cinsiyetini belirlemekti. bunun için ultrason kullanmak gerekiyorsa da en yakın hastaneye gidilecekti, o kadar mühim bir mevzuydu bu.

    hemen yeni bir broşür edinildi, belirlenen adaylar arasından en kendini bilen insanlara cinsiyet konusunda danışıldı. ilk aday olan güvenlikçi ablam * tak diye cevabı verdi: "kız bu kız..."

    tespitimin doğruluğunu kanıtlamış biri olarak gerindim "ha ha bak aklın yolu bir" dedim. hayıflandı, "bir kişiyle doğru sonuca varamayız" dedi. haklıydı da. tamam dedim, o zaman devam ediyoruz.

    meydan denilen betonarme alana indik tekrar. cinsiyet bilirkişisi arıyorduk, akşam saatleriydi, karanlıktı ve o kişiyi orada bulmak oldukça zordu. etraf iftar coşkusunu yaşayıp evden fırlayan çekirdek ailelerle doluydu. onlara danışsaydık hepsi kadın diyecekti, zira onlara göre bu kılıktaki bir erkek toptu, ibneydi, tu allah belasını versindi.

    konuya biraz daha objektif yaklaşabilecek genç insanlara yanaştık. ben biraz geri çekildim bu sefer, o yüzlerine cevap arayan bir ifadeyle bakarak sordu, "sizce kız mı erkek mi?"

    genç arkadaşlar bu tip bir soruyla karşılaşmanın şaşkınlığıyla baktılar, ama salcaliyumurta nin sesindeki "erkek o değil mi, hadi erkek de!" tonunu da algılamışlardı. bir kaç saniye düşünür gibi yapıp "erkek abi, evet erkek" diye cevapladılar. meydanda zafer çığlıkları yükseldi, durum 1-1 olmuştu.

    iş inada binmişti artık, kıran kırana bir mücadele başlamıştı. üstelik ikimiz de inadım inat, götüm iki kanat insanlardık. gereken her şeyi yapardık, araştırırdık, geliştirirdik, sonuca ulaşırdık.

    aradan günler geçti, uykusuz geceler birbirini kovaladı. artık buluşmamızın tek amacı bu konuyu tartışmak olmuştu. tartışıyor, türlü nedenler öne sürüyor ve bir türlü anlaşamadan ayrılıyorduk. her sabah bulvarda kocaman billboardda beni karşılayan canlı rüyalarıma girmişti artık. "nıhahaha erkeğim ben" diyerek pis kahkahalar atıyordu, orasını burasını gösteriyordu. çığlıklarla kan ter içinde uyanıyordum. biçare yeniden uykuya dalmaya çalışıyordum, olmuyordu, yapamıyor, her sabah doğan güneşi selamlıyordum.

    bu böyle gitmemeliydi, bir çözüm bulmalıydım. sabah bilgisayarımı açar açmaz mekan sahipleriyle bağlantıya geçtim, uyumak benim de hakkımdı ve daha da önemlisi gerçeği ikimiz de öğrenmeliydik artık. doğru cevabı dileyen bir mesaj attım, tek amacım ne olduğunu öğrenmekti, yanılıyor olsam bile, yanılmadığımı bilsem bile buydu. ilk kalemden gelen mesaj yine benim tarafımdaydı, evet kadındı, aman tanrım dişiydi! hemen salcaliyumurta ya ulaştım. artık gerçekle yüzleşmesi gerektiğini söyledim.

    inkar etti, umursamadı, bildiğinden şaşmadı. eline ne geçtiyse öfkeyle fırlattı ve aynı anda da çığlık çığlığa bağırdı; "hayır kadın değil o erkek! erkeeeeeeeeeeekkk!!!"

    iş çığrından çıkmıştı artık, en değer verdiğim insanlardan birini kaybetmek üzereydim. bunun yanısıra o da kendini kaybetmek üzereydi. tamam sakin olalım dedim, bekleyelim ve gerçeği görelim.

    sukunetle geçen üç günün ardından mekanın yetkilisi olan bir şahıs * açıklamada bulunarak hepimizi aydınlattı. evet kadındı o, kızdı, bayandı, dişiydi, her ne ise oydu işte. karanlık bir anda kaybolmuş, güneş gök yüzünü daha bir aydınlık kılmıştı artık, hayat daha yaşanılabilirdi. ancak geride tek bir sorun kalmıştı:

    salcaliyumurta bu gerçekle nasıl yüzleşecekti?
    4 ...
  43. 25.
  44. uzun zamandan beri okuduğum en güzel yazılardan birini çok güzel bir üslupla ve masumiyetle anlatmış kaçıncı nesil yazar olduğunu bilmediğim yazar..

    (bkz: (#6779425)
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük