olmasın, salata zevkinin içine etmesin istenendir. her şeyi hazırlarsınız ve evet işte o büyük an gelmiştir. limon sıkılacaktır salataya. limon alınır dolaptan, ikiye bölünür ve çekirdeklerle yüz yüze gelinir. hemen çatala sarılmak ister deli gönül, ki çekirdekleri ayıklayabilsin, limonu rahatça sıkabilsin.
daldırılır çatal limona, suları akıta akıta çekirdekler çıkarılır. ilk zaferi de budur zaten limon çekirdeklerinin. görünür olanlar çıakrılır iyice bakılr ve limon büüyk bir iştahla sıkılır. diğer yarısı da sıkılır sonra. salatayı karıştırmak için ikinci bir çatal alırsınız ve evet. orda kıvırcığın hemen yanında, domatesin üstünde size bakmaktadır küçük çekirdekçik. ne kadar ayıklarsanız ayıklayın mutlaka içeri bir adamlarını sokarlar yani.
o gördüğünüz andan itibaren çekirdekle tabağın içinde güreşe tutuşursunuz. ilk önce inatla çatal kullanarak almak ister ama yenilirsiniz, zira çekirdekten başka salatadaki bütün malzemeleri alacak şekilde dizayn edilmiştir çatallar. bir süre sonra pes edip tabaktaki çekirdeği parmakla sıkıştırıp pırt diye dışarı attırmakla son bulur mücadele.
salata karıştırılır ve bir tabağa konulur, yemekler tabaklara konulur, tabaklar tepsiye yerleştirilir ve tepsi televizyonu en rahat şekilde seyredebileceğiniz, en sote yere bırakılır. siz de tepsinin başına konuşlanırsınız.
yemekten bir kaşık alınır, üstüne yanında yenilen yardımcı yemekten * bir kaşık alınır ve büyük bir arzuyla salata kaşıklanıp ağıza atılır. derken bir "kıtırt" sesiyle beraber irkilir insan. ağıza o iğrenç tat yayılırken bir yandan da düşünülür: "bir dahaki sefere. bir dahakine ben kazanıcam."