Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Nasreddin Hoca'ya sordu:
- Hocam, bayramın son gününde ne düşünüyorsun?
Hoca:
- Değerli komutanım, dedi; var olmak, yahut olmamak; işte soru...
- Ne o, aklını Shakespeare'e mi taktırdın; Hamlet'i mi düşünüyorsun?
- Yok, hayır muhterem Özkök; tatil dönüşü yola çıkanları...
***
Başbakan Tayyip Bey de, Bektaşi Babası'na sordu:
- Baba erenler, sence nedir bayramlarda tatile çıkmak?
Baba erenler:
- Mutlulukta topallayanlara, dedi; koltuk değneği...
Tayyip Bey, incili Çavuş'a da sordu:
- Sence nedir bayramlarda tatile çıkmak?
incili Çavuş:
- Bir kör bastonudur, dedi; evlerinde mutluluğu göremeyenlere...
***
Karikatürist Salih Memecan'a sordular:
- Başkan Bush'un karikatürünü çizmeye kalksan, nasıl çizmek isterdin?
- Yüksek bir dağ tepesine tırmanmış iri bir solucan olarak...
- Peki, lejandına ne yazacaktın?
- Ünlü bir düşünürün sözünü; "Doruklara kartallar nadiren konar, oralara tırmananlar genellikle sürüngenlerdir."
***
Horozlarla ilgili bir yığın atasözü var Türkçede:
Erken öten horozun başını keserler...
Horozu çok olan köyde, sabah geç olur...
Her horoz kendi çöplüğünde öter...
Tavuklarla ilgili atasözü ise hiç yok gibi...
Şaşmamak gerek; kadın haklarının ne kadar kısıtlı olduğu malum Türkiye'de. Kümeslerde nasıl olsun ki?..
***
Ekonomik sıkışıklığı bir türlü aşamayan ülkeleri neye benzetiyorlarmış biliyor musunuz; çişi gelmiş aşırı dalgın bir adama...
Tuvalete koşan dalgın adam, hemen gömleğinin düğmelerini çözer, kravatını çıkarır ve pantolonunun içine işermiş.
***
Yellenerek borazan çalma hünerinden ötürü, adı Borazan Tevfik'e çıkmış olan bir zamanların ünlü nüktedanı, sarhoşluğuyla nam salmış Bekri Mustafa'ya sormuş:
- Hey Bekri, neden bazı siyasetçilerin heykellerini, işaret parmağını öne doğru uzatmış olarak yapıyorlar? Sence neyi gösteriyor o liderler işaret parmaklarıyla, halka? Refahı, huzuru, mutluluğu mu?
Bekri bir fırt çekip elindeki şişeden:
- Halka demiş; ne refahı, ne huzuru, ne mutluluğu gösteriyorlar...
- Ya peki neyi gösteriyorlar?
- Sadece işaret parmaklarını...
***
80 yıldan bu yana eserlerinden, düşüncelerinden, yazdıklarından, çizdiklerinden ötürü suçlanıp; yıllarca cezaevlerinde süründürülmüş sanatçı, yazar, bilimcilerin arşivlere kaldırılmış eski dava dosyaları; uluslararası bir hukukçular topluluğu önünde yeniden ele alınsa...
Ve hem insanlığa, hem mesleğine ihanet ederek; hukukun evrensel ilkelerine aykırı zalim kararlar verilmesinden yana olmuş kişilerle, onların uyduluğunu yapmış olanların adları; bir parkın bir köşesinde kurulacak "Lanetliler Bahçesi"ne, siyah taşlar üstüne beyaz harflerle yazılıp dikilse...
Bayramlarda "Lanetliler Bahçesi"ni kimler ziyaret ederdi acaba?
Sanırız sadece güvercinler; taşların üstüne layık oldukları bir hatırayı bırakmak için...
***
Ünlü sözlerden birkaçı:
"Zekânın gerçekliğini en belgeleyen kanıt; bütün salakların hemen karşı çıkmasıdır kendisine."
"Gençliğin en güzel yanı; saçma sapan şeyler yapma özgürlüğüne sahip olması değildir sadece; onları düzeltecek kadar bir zamana sahip olmasıdır da."
"Gerçek bir kişilik sahibi olmak, kaliteli bir parfüm kullanmaya benzer. Sadece kendisi fark etmez parfümünün kokusunu; yani kendi kişiliğini."
Ve Necip Fazıl'ın sık tekrarladığı bir söz:
"Salaklık bulaşıcıdır. Salağın yanında, salaklaşmaya başlarsın."
***
Madem Necip Fazıl'dan söz ettik; kendisinden bir şiirle bitirelim yazıyı:
Serseri
Yeryüzünde yalnız benim serseri,
Yeryüzünde yalnız ben derbederim.
Herkesin dünyada varsa bir yeri,
Ben de bütün dünya benimdir derim.
Yıllarca gezdirdim hoyrat başımı,
Aradım bir ömür, arkadaşımı.
Ölsem dikecek yok mezar taşımı;
Halime ben bile hayret ederim.
Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;
Ne kendisine yar, ne kimseye yar.
Bir rüya uğrunda ben diyar diyar,
Gölgemin peşinden yürür giderim.