yarım saati bulmayan bir uykuyla sizi sinirli / neşeli / dengesiz bir ruh haliyle yollara sürer. kar, yağmur, çamur altında, bir elinizde sigara, diğer elinizde şemsiye, sırtınızda çanta, başınızda "kapşon" dolandırır durur.
salı'ları, toplu taşıma araçları sizin istiratgâhınızdır. oralarda uyur, oralarda kaslarınızı dinlendirir ve oralarda hayallere dalarsınız. sizi uyandıran şöför "gardaş nere gidiyorsun", masum yolcu "pardon ama burası son durak" derken size sadece yapmak zorunda olduğunuz şeyleri anımsatırlar. salı'ları, tanımadığınız insanların size yardım ettiği gündür.
...salı sallansa, beni başka yerlere atsa
aynaya baktığımda kendimle bütünleşecek miyim diye sormasam
bu şehir ne gitmeme,
ne kalmama izin veriyor
hayallerimi yok edip
mutluluğumu geçici kılıyor
çok şey istedikçe elimde daha az kalıyor... *
amat'a göre denizciler için uğursuz gündür salı. kabil'in habil'i öldürdüğü gün olarak geçer ve salı günü sabah namazı okunmadan denizcilerin yol alması gerekir.
bugünün uğursuzluğu islam inancında olduğu gibi; hristiyan inancında da, konuşlanmaktadır. onlar da, salı günü yapılması gereken işlerin ertelenmesinin daha makul olacağına inanırlar. hatta: lozan antlaşması salı günü imza edildiğinden, o gün taraf ülkelerin başına birçok terslik geldiği de, söylenir.
Salı gün adı dilimize iki ayrı dilden gelmiştir;
ilki Arapça üçüncü gün anlamında Sellase
ikincisi de Farsça-Süryanice gene üçüncü gün anlamında Seşenbe